MücriM Admin
Mesaj Sayısı : 1746 Site Aktifliği : 5282 Kayıt tarihi : 24/09/08
| Konu: Bidati hasene tabiri doğru mudur? Yani bidatlerin iyisi kötüsü olur mu? Cuma Ağus. 28, 2009 3:31 pm | |
| M. Fethullah Gülen, Fasıldan Fasıla 2 | 19.12.2008 | Soru: Bidati hasene tabiri doğru mudur? Yani bidatlerin iyisi kötüsü olur mu? Cevap: İmam Rabbanî gibi eazim-i eimme, bid’at-ı haseneyi kabul etmezler. Ancak, kabul eden bir hayli ulema da var. Onların tariflerine bakılırsa, bid’at-ı hasene, aslı dinde olup, faslı şer’an formüle edilmeyen şeylerden ibaret amel demektir. Bid’at-ı seyyie ise, hem aslı, hem de formülü dinde olmayan. Şimdi bunu biraz daha açalım. Meselâ Kur’ân, “Ey imân edenler! Allah’ı çokça zikredin.” Acaba buradaki çokluk, nedir? Eğer Allah (cc)’ın ganiyy-i ale’l-ıtlak olduğunu, bizim de nihayetsiz muhtaç olduğumuzu nazara alırsak, devamlı O’nu zikredip, takdiste bulunmamız gerekmez mi? Hem meselâ, tekrarlanması sevap olan ve aynı zamanda mesnun bulunan “Sübhanallahi ve bihamdihi, Sübhanallahi’l-Azim” kelimesini formüle etmişler ve demişler ki günde 500 defa, “Lâilâhe İllallah” kelimesini de 1000 defa tekrar etmeliyiz. Bu adet 600-700 de olabilir. İşte Rasûlullah (sav)’dan mervi olmayan âmâl ve ezkârın formülü buna benzer şekillerde ve daha çok da ilhamla tesbît edilmiştir. Bu itibarla, birşey sünnet-i sahihada yoksa hemen inkâra gidilmemeli, onun sünnette bir mahmilinin bulunup bulunmamasına bakılmalıdır. Ayrıca bu ezkârın cehrî ya da hafî şeklinde yapılması da mesnun değildir. Biz bunları, kendi rûh hâlimiz itibariyle bazen hafî, bazen cehrî yapmak isteyebiliriz. Tabiî, bütün bunların aslı dinde olduğu için bunlar bid’at-ı hasene tarifine girerler. Mevlid de böyledir. Meselâ Ka’b b. Züheyr, Efendimiz (sav)’in huzurunda O’nu övmüş ve teşvik görmüştür.. keza, Hassan b. Sabit de teyid ve teşvik görmüştür. Mevlid de çok rahatlıkla aynı şekilde mütalâa edilebilir. Belki formül olarak aslı yoktur denebilir. Ama, dinde hiç yeri yoktur, denmez. Ne var ki, bu güzel âdette işi ticarete döküp, yozlaştıranlar me’sul olurlar. Zaten ticarete dökülürse, bunların değil mevlid okumaları, Kur’ân okumaları bile tasvib edilemez. Zira Kur’ân, böyle ağızlarda renk kaybına uğrar ve te’sirini yitirir.
|
| |
|