MücriM
Oruç ve Kur'an'ın Şefaat Etmesi 112
MücriM
Oruç ve Kur'an'ın Şefaat Etmesi 112
MücriM
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Tut Elimden Tut Ki Edemem Sensiz Rabbim..
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
“İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez.'' (Müslim, Fedâil, 66; Tirmizî, Birr, 16)
“Hayra vesile olan, hayrı yapan gibidir'' (Tirmizî, İlm, 14)
Allah sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar.(Müslim, Birr, 33; ‹bn Mâce, Zühd, 9;Ahmed b. Hanbel, 2/285, 539.)
Bir müslümanın diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden insan, hayvan ve kuşların yedikleri şeyler, o müslüman için birer sadakadır.(Buhârî, Edeb, 27; Müslim, Müsâkât, 7, 10)

 

 Oruç ve Kur'an'ın Şefaat Etmesi

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
aSuDe
Admin
aSuDe


Rep Puanı : uğurböcüğü
Mesaj Sayısı : 2142
Site Aktifliği : 6286
Kayıt tarihi : 24/09/08
Yaş : 39

Oruç ve Kur'an'ın Şefaat Etmesi Empty
MesajKonu: Oruç ve Kur'an'ın Şefaat Etmesi   Oruç ve Kur'an'ın Şefaat Etmesi EmptyCuma Eyl. 04, 2009 11:37 am

Oruç ve Kur'an'ın Şefaat Etmesi

Şöyle buyurmuş Peygamber Efendimiz:

(Es-sıyâmu vel-kur'ânu yeşfeàni lil-abdi yevmel-kıyâmeh. Yekùlüs-sıyâmu: Ey rabbi mena'tühüt-taàme veş-şehvete feşeffi'nî fîhi. Ve yekùlül-kur'ân: Mena'tühün-nevme bil-leyli feşeffi'nî fîh. Kàle: Feyeşfeàn.) Sadaka rasûlullah, fî mâ kàl, ev kemâ kàl. (Et-Tergîb, Oruç: 15)

Buyurmuş ki Peygamber Efendimiz:

(Es-sıyâmu vel-kur'ânu yeşfaàni lil-abdi yevmel-kıyâmeh.) "Oruç tutmak da, oruç da, Kur'an okumak da, Kur'an da kıyamet gününde kula şefaat ederler." Yâni yarın rûz-u mahşerde, kıyamet gününde, sevapların günahların mahkeme-i kübrâda hesaba alınacağı zamanda, oruç ve Kur'an-ı Kerim şefaatçi olurlar. Oruç tutan kula, Kur'an okuyan kula oruç ve Kur'an şefaatçi olur.

(Yekùlus-sıyâm) "Oruç der ki..." Cenâb-ı Hak manevî ibadetlere de, bizim anlayabileceğimiz şekilde böyle şahsiyet veriyor, hal ve durum veriyor. Biz de görüp anlayabiliyoruz. Tabii o, öyle yapmadan da rubûbiyetiyle, âlemlerin Rabbi olduğu için her şeyi biliyor. Ama biz anlayalım diye, işte oruç insan gibi konuşuyor. Belki bir insan şekline geliyor, Cenâb-ı Hak getirtiyor. Mahkemede bir şahidin konuştuğu gibi konuşuyor:

(Ey rab) Ey, Arapça'da yâ manasına, Türkçe'de de kulanıyoruz ya: "Ey filânca!" dediğimiz gibi, "Ey mavi göklerin kızıl ve beyaz süsü!" dediğimiz gibi meselâ.

"Ey benim Rabbim! (Mena'tühüt-taàme) Ben oruç olarak, şu kulunu yemekten alıkoydum, men ettim, yemek yemedi. Yeme içme yapmadı, (veş-şehvete) şehvetini de tuttu." Meşru, hakkı, tabii olan bir şey, evli ama, kendisini alıkoydu, arzularını gemledi, dizginledi, tuttu kendisini. (Feşeffi'nî fîhi) "Bu kul hakkında bana şefaat hakkı ver, ben buna şefaat edeyim! Benim şefaatimi kabul eyle, bunu affeyle." der.

(Ve yekùlül-kur'ânu) "Kur'an da der ki..." Yâ Rabbi..." "Ya Rabbi" burada yok ama, Cenâb-ı Hakk'a gene o da sesleniyor, nidâ ediyor, niyaz ediyor: (Mena'tühün-nevme bil-leyli) "Yâ Rabbi, geceleyin ben bunu uyumaktan alıkoydum, men ettim, uyutturmadım. Yâni Kur'an okuyacağım diye uyumadı. (Feşeffi'nî fîhi) Buna şefaat etmek istiyorum, benim şefaatimi kabul buyur, bu kulunu affet!"

(Kàle: Feyeşfeàn) Peygamber Efendimiz buyurdu ki: "Bu ikisi de şefaat ederler." Veyahut, (feyüşeffeàn) olursa, "Şefaat etme hakkı kendilerine bahşolunur, Allah tarafından şefaatleri kabul olunur." mânâsına.

Şimdi bir şeyi açıklamamız lâzım: Diyor ki Kur'an-ı Kerim: (Mena'tühün-nevme bil-leyli) "Geceleyin onu uykudan alıkoydum." Haa, o zaman sezinliyoruz ki, geceleyin kalkıyor, Kur'an-ı Kerim okuyarak namaz kılıyor. Yâni namazın içinde Kur'an-ı Kerim okuyor. O mânâ anlaşılıyor.

Umûmiyetle Kur'an okumak ama, burada bir de;

(İnne kur'ânel-fecri kâne meş'hûdâ) [Çünkü sabah namazına melekler şahidlik eder.] diye ayet-i kerimede geçtiği gibi, bir gece ibadeti, namazın içinde bol bol, uzun uzun Kur'an okumak mânâsı var.

Tabii, elbette geceleyin Kur'an-ı Kerim'i açsa, benim gibi gözlüğünü alsa, ışığı yaksa, Kur'an-ı Kerim'i okusa oturduğu yerden; olabilir. Ama sahabe-i kiram, ellerinde böyle Kur'an nüshaları yoktu ki, mushafları yoktu ki, ezberlerindeydi Kur'an-ı Kerim. Ezberliyorlardı, ondan sonra namaza duruyorlardı. Saatlerce gece ibadeti ediyorlar ve Kur'an-ı Kerim okuyorlardı namaz içinde.

Burada biraz da namaz mânâsı var. Yâni namaz kılarak Kur'an okumak, sadece Kur'an okumak değil de...

Tabii, sadece Kur'an okumak da sevap, onu da ayrıca belirteyim. Hatta Kur'an-ı Kerim'i açıp da okumasını bilmese, yüzüne baksa bile sevap. Yüzüne bakmak, Kur'an-ı Kerim'in sayfasını seyretmek bile sevap.

Demek ki Kur'an okuması ve oruç tutması, yarın Kur'an okuyan, oruç tutan kula şefaatçi olacaklar, Allah'tan affını dileyecekler; oruç tutan, Kur'an okuyan, namaz kılan kimseye Allah'ın afv ü mağfiret etmesini sağlayacaklar. Allah müsaade edecek:

"--Pekiyi, şefaatinizi kabul ettim." diyecek, Kur'an okuyana, oruç tutana afv ü mağfiret edecek.

Buradan çıkartacağımız derslerden birisi nedir aziz ve sevgili kardeşlerim: "Geceleri uzun uzun namaz kılmak iyidir."

Tabii biz bunu nasıl yapıyoruz? Yâni fiilen bizim hayatımızda bunun uygulaması nasıl oluyor?.. Teravih namazı kılıyoruz, teravihin içinde uzun uzun Kur'an-ı Kerimler, uzun uzun rekatlarda okunuyor. Böylece Kur'an-ı Kerim okumuş oluyoruz. Namazın içinde veya dışında Kur'an-ı çok okuyalım!..

Bir de tabii, iki türlü teravih kılınır bizim ülkemizde camilerde: Bir küçük ayetler ve sûreler okunarak, teravih çabuk çabuk kılınır. Hatta biraz da olmaması gerektiği kadar hızlı kılınır. Çünkü, Kur'an-ı Kerim'in okunması ve namazın kılınmasında bir ağırbaşlılık vardır, vakar vardır, ta'dili erkan vardır. Ta'dil-i erkan çok önemli bir şeydir. Aceleye getirmemek, ağırbaşlı ağırbaşlı kılmak çok önemlidir. Böyle aceleye getirildi mi, hızlı kılınınca sevabı kaçıyor.

Ama bazıları, hızlı kıldıran hocayı ararlar. Hocalar da ta'dil-i erkana riayet etmeden hızlı hızlı kıldırırlarsa rükûsu, kavmesi, secdesi, ka'desi birbirlerine karışırsa, hızlı kılmaktan rükunlar birbirlerine girişirse; o zaman sevabı olmaz.

Çünkü öyle birisi namaz kıldı da Peygamber Efendimiz onu yanına çağırdı: "Bak filanca, sen namazı kılmadın, yeniden kıl!" dedi. Yâni hızlı kılınınca namaz kılmamış gibi oluyor.

Onun için sevgili kardeşlerim hızlı kıldıran hocayı değil de güzel okuyan, ağırbaşlı ağırbaşlı kıldıran hocayı arayın ve hocaları ona teşvik edin! O da cemaat böyle istiyor diye hızlı hızlı kıldırıp, ona yüz bulmasın. Her şey böyle gayet güzel, ciddi olsun.

Bir de eğer imkânınız varsa --hatimle kıldırıyorlar bazı camilerde-- hatimle kıldırılan camilere gidin! Kur'an-ı Kerim'i gündüzden çalışın, o akşam okunacak olan cüzü okuyun okuyun, biraz âşinâ olun! Ondan sonra da gidin, teravihi o imamın arkasında kılın! Tatlı tatlı, çok güzel oluyor.

Biliyorsunuz Mekke-i Mükerreme'de ve Medine-i Münevvere'de, bu günlerde teravih namazları hatimle kılınıyor. Yâni hatim sürülüyor, her akşam bir cüz okunuyor, her rekatta bir sayfa okunuyor. Böylece Ramazanın içinde Kur'an-ı Kerim baştan sona tamamlanmış oluyor. Öylesi daha sevap.

Biraz uzun... Ne kadar uzun?.. Yarım saat farkediyor, yarım saatten az farkediyor. Tabii birisi bir saat sürerse, ötekisi bir saat yirmibeş dakika, bir buçuk saat sürüyor. Ama çok güzel oluyor. Bunu tavsiye ederim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Oruç ve Kur'an'ın Şefaat Etmesi
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Oruç kula işte böyle şefaat edecek
» Şefaat Hak mıdır? Kimler Ne Ölçüde Şefaat Edebilirler?
» Kuranın ilk emri olan “oku” sözü, nasıl anlaşılmalıdır. Burada okunması istenen nedir ?
» Şefaat Ya Rasûlallah!..
» Allah'ın Duaları Kabul Etmesi - Prof. Dr. M. Es'ad COŞAN

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
MücriM :: Işık İnsanlar :: Prof. Dr. M. Esad Coşan Rh.A-
Buraya geçin: