MücriM
Okumaya, Risalelerimize zaman ayıramıyoruz 112
MücriM
Okumaya, Risalelerimize zaman ayıramıyoruz 112
MücriM
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Tut Elimden Tut Ki Edemem Sensiz Rabbim..
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
“İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez.'' (Müslim, Fedâil, 66; Tirmizî, Birr, 16)
“Hayra vesile olan, hayrı yapan gibidir'' (Tirmizî, İlm, 14)
Allah sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar.(Müslim, Birr, 33; ‹bn Mâce, Zühd, 9;Ahmed b. Hanbel, 2/285, 539.)
Bir müslümanın diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden insan, hayvan ve kuşların yedikleri şeyler, o müslüman için birer sadakadır.(Buhârî, Edeb, 27; Müslim, Müsâkât, 7, 10)

 

 Okumaya, Risalelerimize zaman ayıramıyoruz

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
MücriM
Admin
MücriM


Mesaj Sayısı : 1746
Site Aktifliği : 5282
Kayıt tarihi : 24/09/08

Okumaya, Risalelerimize zaman ayıramıyoruz Empty
MesajKonu: Okumaya, Risalelerimize zaman ayıramıyoruz   Okumaya, Risalelerimize zaman ayıramıyoruz EmptyÇarş. Eyl. 16, 2009 9:46 am

Hayat ve Risale okumalarımızdaki en büyük engeldir za­man kıtlığı. Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki herkes zamanın kıtlığından şikâyetçi. “Hiç zamanım yok” cümlesi günümüzün tüm dünyasında en çok kullanılan ortak kelimeler. Büyük iş adamlarından, öğrencilere, ev hanımlarından esnaflara kadar herkes hiçbir şeye yetişemiyor, vakit bulamıyor.

Kendimize vakit ayıramıyoruz!

Evimize vakit ayıramıyoruz!

Eşimize vakit ayıramıyoruz!

Çocuklarımıza vakit ayıramıyoruz!

Okumaya, Risaleler’imize vakit ayıramıyoruz!

Dr. Levent Bilgi’nin kitabından aktaracağımız “Altın ve Zaman” başlıklı yazı önemli mesajlar ve dersler yüklü:

Hayat ve Risale okumalarımızdaki en büyük engeldir za­man kıtlığı. Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki herkes zamanın kıtlığından şikâyetçi. “Hiç zamanım yok” cümlesi günümüzün tüm dünyasında en çok kullanılan ortak kelimeler. Büyük iş adamlarından, öğrencilere, ev hanımlarından esnaflara kadar herkes hiçbir şeye yetişemiyor, vakit bulamıyor.

Kendimize vakit ayıramıyoruz!

Evimize vakit ayıramıyoruz!

Eşimize vakit ayıramıyoruz!

Çocuklarımıza vakit ayıramıyoruz!

Okumaya, Risaleler’imize vakit ayıramıyoruz!

Toplumsal bir felaket bu! Günlük hayatın koşuşmaları, hay huyu arasında zaman, bir buz parçası gibi eriyip gidive­riyor elimizden. İstediklerimize, sevdiklerimize bir türlü vakit ayıramıyoruz. Para kazanmak, artan ihtiyaçlarımızı karşıla­mak için daha çok çalışıyor, geri kalanlara daha az vakit bu­labiliyoruz.

İnsanoğlu hayattan uzaklaşıp hayal ettiği gelecek güzel günlerde mutlu olmaya pek meraklıdır. Hepimiz, hemen pen­ceremizin önünde açan çiçeklerden mutlu olacağımıza, aile­miz ve sevdiklerimizle şimdi güzellikler paylaşacağımıza, uf­kun ötesinde sihirli gül bahçeleri hayal etmekteyiz.

Bizim küçük hayat düzenimiz ne kadar gariptir?

Küçük çocuk, “büyüdüğüm zaman” der.

Yetişkin insan, “evlendiğim zaman” der.

Yeni evli, “taksitlerim bitip evimi düzünce” der.

Orta yaşlı, “çocukları bir okutsak” der.

İleri yaşlı, “çocukları evlendirsek bir de emekli olsak” der.

Sonraki yaşlarda, belki ölürken “nerede hata yaptım?” di­ye düşünür.

Hep ertelemek, hep koşturmak, hep meşgul olmak bizi gizli bir boşluğa düşürür. Rolo May; “Yirminci yüzyıl insanı­nın temel sorununun boşluk olduğunu” söyler. İnsanlar, sü­rekli bir şeylerin peşinde koşuyorlar; ama asıl istedikleri, is­temeleri gereken şeyi kaçırıyorlar. Birçoğumuz bugün sıra­dan, sorgulamayan bir hayat yaşıyoruz. Kendimize sorular sormadan, anlamaya çalışmadan, nasıl kurulmuşsa her şey ona tabi olarak düşünmeksizin.

Tyler Durden; “Biz tarihin ortanca çocuklarıyız, diyor. Bir yerimiz ve amacımız yok. Büyük bir savaşımız, büyük dep­resyonlarımız yok. Bizim büyük savaşımız, manevî bir savaştır ve büyük depresyonumuz, hayatımızın ta kendisidir.”

Boşluk! Acele hayatların, düşünceye, tefekküre, anlam­landırmaya vakit ayıramayan modern insanın içinde bulun­duğu tek olgu boşluk. Ye, iç, evlen, para kazan, harca, tele­vizyon seyret ve uyu. Tatillerde bir yerlere gidip para harca. Yeni bir şey almayı dünyanın en önemli olayı kıl. Bizim en büyük depresyonumuz hayatımızın ta kendisidir. Öylesine boş ve anlamsız yaşıyoruz ki! Her yerde renk, tabela, reklam ve ışık var.

Olmayan şeyler: Anlam, saygı, fazilet ve bilgelik. Hayat, in­sanlara hiçbir şey öğretmiyor artık. İnsanlar öylesine gözleri­ni yumup kulaklarını tıkamışlar ki hakikate karşı. Hikâyele­rimiz yok artık. Sadece üç gün içinde unutacağımız Amerikan yapımı şiddet kokan filmlerimiz ve bol aşklı, kanlı yerli dizi­lerimiz var. Hal böyle olunca büyük masallarımız, hep geri­lerde kaldı. İdeallerimiz, ideolojilerimiz bile birkaç parlak koltuğa feda edilir oldu. Fikirler öldü, hedefler saptı, bilgelik eski zaman masallarında kaldı. İdealist insanların birçoğu da bugün can çekişiyor artık. Sadece herkesin hırslarla örülü şahsî hikâyesi kaldı bugün. Ortak düşlerimiz kayboldu.

Bediüzzaman; “Gaye-i hayal olmazsa veyahut nisyan veya tenâsi edilse ezhan enelere dönüp etrafında gezerler” diyor. Acele hayatlarımız, durmaksızın bizi koşuşturan işlerimiz ve maddî hedeflerimiz, bizi ulvî bir hedef sahibi yapmaktan alı­koyuyor. Ne kendi ruhumuzu ne de çevremizin ruhunu gö­remez oluyoruz ve tüm hedeflerimiz enelerimize, hırslarımıza ve nefislerimizi tatmine dönüyor. Bir hedefe, bir topluluğa olan bağlılığımız gün geçtikçe gevşeyip gidiyor. Bir konuda menfaatimiz yoksa herhangi bir fedakârlıktan da kaçıyoruz artık. Hikâyesizlik, yurtsuzluktur. Hedefsizlik, yoksulluktur.

Çocuklarımıza ihtiyarlayınca ne anlatacağız? Nasıl bu ka­dar çok para kazandığımızı mı? Kahramansız toplumların geç­mişi de geleceği de yoktur. İdealleri olmayan hayatların da torunlarına anlatacak hiçbir şeyleri olmaz. Kahramanlık ki­şinin varolduğunun göstergesidir. Toplumların da ruhu, coşkusudur.

Oysa hayat, hiçbir zamanın ertelenemeyeceği kadar de­ğerlidir. Bütün hayatımız, sadece yaşadığımız andır. Allah’ın yarattığı bu günde mutlu olmalı, sevinmeli ve sevdiklerimize vakit ayırmalı, hedefler seçmeli ve o yolda kendimizi aşmalı­yız. Risale mütalaalarımıza, bugün, vakit ayırmalıyız.

Bugün ve bu an bize gaybdan gönderilen altın olsaydı “işim var, seninle meşgul olamam” demezdik herhâlde. Bedi­­üzzaman, Risaleler’de 24 saati, 24 altına benzetir. Bu altınlar, bize, hiç yoktan istifademiz için ikram edilmiştir. Onlar bizim değildir ki istediğimiz gibi israf edelim. Bu verilen sermaye, ancak yerli yerinde, hakkı verilerek kullanılırlarsa ziyadele­şir. Zirvelerde yılanlar da bulunurmuş, kartallar da. Önemli olan hangi zirvede, ne olarak bulunacağımızdır.

Aslında zaman kıt değildir. Onu kıtlaştıran biziz. Hayat gittikçe daha koşturmacılı bir hal alıyor. Günlük sıkıcı işler çoğalıyor. Sırf aynı yerde durmak için bile daha çok koşmak zorunda kalıyoruz. Dünya gittikçe bizden daha fazla zaman istiyor. Bazen hayatımızla, yapmamız gereken işlerle öyle yo­ğunlaşıyoruz ki kendimizi kapana kısmış gibi hissediyoruz. Hayatımıza giren her yeni şey veya insan “Hey bana da za­man ayır!” diyor. Şimdi daha çok koşup daha az yaşıyoruz. Bu sürat içinde farkında dahi olmadan hayatımızın kontrolü çoğu zaman elimizden çıkıveriyor. Kendimizi, dış şartların oradan buraya çekiştirdikleri kuklalar olarak hissediyoruz.

Bu durumda hayatın hızını arttırmak bize bir şey kazan­dırmıyor. Çünkü biz hızlandıkça zamansızlık da hızlanıyor ve işler çoğalıyor. Risale okuyamamaktan şikâyet ediyor, bunun ıstırabını çekiyorsak artık durmanın ve etrafımıza şöyle bir bakmanın vaktidir. “Risale-i Nurlar her şeyi hallediyor, her meselemizi çözüyor, bize kemalat veriyor” demek, hiçbir şey halletmez. Nice Risale talebeleri tanıyorum ki Risale’yi çok sever, okumak ister, ancak yıllar geçmesine rağmen bir türlü ona vakit ayıramazlar. Her şeye, bilhassa kendi hırslarımıza, isteklerimize bunca vakit ayırırken Risale’ye zaman bulamı­yorsak bir gaye-i hayal problemimiz var demektir.

Yaşamak bir sanattır. Bu sanat, Kur’an’ın ahengiyle icra edilirse anlamını bulacaktır. Yoksa hiçbir şeye vakit bulama­dan, istediklerimizi yapamadan, sevdiklerimizi kaçırarak ıs­kalayarak hayat geçip gidecek.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://mucrim.eniyiforum.org
 
Okumaya, Risalelerimize zaman ayıramıyoruz
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Oruç ne zaman başlar ne zaman biter?
» Dünya işleri namaza engel olabilir mi? Rızk için çalışmak ne zaman ibadet olur, ne zaman ibadete engel teşkil eder?
» Zaman cemaat zamanıdır
» Zaman İhtiyarladıkça Kur'ân Gençleşiyor
» Zekâtı ne zaman vermek gerekir?

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
MücriM :: Mânâ :: Risale-i Nur-
Buraya geçin: