MücriM
Ahiret Alemi- Haşir ve Hesap Günü.. 112
MücriM
Ahiret Alemi- Haşir ve Hesap Günü.. 112
MücriM
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Tut Elimden Tut Ki Edemem Sensiz Rabbim..
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
“İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez.'' (Müslim, Fedâil, 66; Tirmizî, Birr, 16)
“Hayra vesile olan, hayrı yapan gibidir'' (Tirmizî, İlm, 14)
Allah sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar.(Müslim, Birr, 33; ‹bn Mâce, Zühd, 9;Ahmed b. Hanbel, 2/285, 539.)
Bir müslümanın diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden insan, hayvan ve kuşların yedikleri şeyler, o müslüman için birer sadakadır.(Buhârî, Edeb, 27; Müslim, Müsâkât, 7, 10)

 

 Ahiret Alemi- Haşir ve Hesap Günü..

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
aSuDe
Admin
aSuDe


Rep Puanı : uğurböcüğü
Mesaj Sayısı : 2142
Site Aktifliği : 6286
Kayıt tarihi : 24/09/08
Yaş : 39

Ahiret Alemi- Haşir ve Hesap Günü.. Empty
MesajKonu: Ahiret Alemi- Haşir ve Hesap Günü..   Ahiret Alemi- Haşir ve Hesap Günü.. EmptyC.tesi Eyl. 19, 2009 7:47 pm

Ahiret Alemi- Haşir ve Hesap Günü

Sur'a birinci kez üflendiğinde tüm canlılar korku ve dehşetle sarsılmış, tüm kâinat yerle bir olmuş ve canlıların hepsi ölmüşlerdi. "Bütün canlılar öldükten sonra ölüm meleği Azrâil Allah'ın huzuruna çıkar ve Ey Allah'ım, yaşamasını dilediğin kimselerden başka, yerde ve gökte canlı olarak yaşayan bütün varlıklar öldü der. Allah ise, geride kalanları herkesten daha iyi bildiği halde, ölüm meleğine "Geride canlı kalan kimse var mıdır?" diye sorar. Azrâil, "Ey Allah'ım, ölmeyen ve daima diri olan Zât-ı Celâlin kaldı. Sen bâkisin ve dirisin. Bir de kalmasını dilediğin Arş'ı ayakta tutan melekler, Cebrâil, Mikâil ve ben kaldım" cevabını verir. Daha sonra Allah'ın emriyle geride kalan melekler de ölür, Azrâil'e dönen Yüce Allah "Ey meleğim, sen de diğer yaratıklarım gibisin. Bütün yaratıklarım öldü, sana ihtiyaç kalmadı. Yaratan ve öldüren benim. Artık sen de öl" buyurur ve Azrâil de ölür. Sonra Yüce Allah "Bugün mülk kimindir?" diye seslenecek ama cevap verecek hiç bir canlı olmayacak; cevabı Allah kendisi verecektir. "Bugün mülk, tek ve her şeye gücü yeten Allah'ındır?" (Şamil İslam Ansiklopedisi, Hadis-i Şeriflerden derlenmiştir)


İşte bu olaydan sonra Yüce Allah, dilediği bir şekilde ve takdir ettiği bir süre zarfında yeni bir alem yaratacaktır. Yerleri ve gökleri değiştirecek olan Yüce Allah, yeri dümdüz yapacak. Yüce Allah bir seslenmeyle mezardaki dağılmış cesetleri, kemikleri, küçük küçük parçaları ve zerreleri de bir araya getirip bütün varlıkları tekrar eski haline döndürecek, bu şekilde yerin altındakiler altta, üstündekiler de üstte olmak üzere dirilme anını bekleyeceklerdir. Bundan sonra Yüce Allah'ın emriyle gökler kırk gün yağmur yağdıracak, her taraf sularla kaplanacaktır. Cesetlere yeniden dirilmelerini emredecek olan Yüce Allah önce bedenleri bitkilerin yeşermesi gibi yerden çıkaracak ondan sonra da ruhları çağıracaktır. Mü'min ruhlar ışık hâlinde, kâfir ruhlar ise karanlık halde gelirler. Yüce Allah bu ruhları Sur'a doldurup İsrafil'e emreder. İsrafil de emri yerine getirir ve Sur'u üfler. Surdan çıkan ruhlar yerle gök arasını doldururlar; ardından Yüce Allah, her ruhun kendi cesedine girmesini emreder. "Ruhlar (bedenlerle) birleştirildiğinde…" (Tekvir, 7) Ruhların cesetlere girmesinden sonra yer yarılır ve herkes kabrinden dışarı çıkmaya başlar. Daha sonra haşrin (dirilişin) gerçekleştiği ikinci Sur'a üfürülür.

"Bir çağırıcının yakın bir yerden çağıracağı güne kulak ver. O gün çığlığı gerçekten duyarlar; işte o, kabirden çıkış günüdür. Doğrusu Biz diriltiriz, Biz, öldürürüz, dönüş Bizedir. O gün yer onların üstünden yarılıp açılır. Ve onlar kabirlerinden çıkıp süratle koşarlar. İşte bu toplanmadır, bize göre kolaydır." (Kaf; 41-44)

İnsanlık tarihi boyunca yaşamış tüm insanlar; yarılan mezarlardan dışarı çıkmış, baştan aşağı toza, toprağa bürünmüş, renkleri ve benizleri değişmiş, vücutları buruşmuş, Sur'un şiddetinden gözleri gelen sese doğru dikilmiş, etrafa yayılmış çekirge sürüsü gibi perişan bir halde, ayağa kalkmış olarak ve etraflarına bakıp mahşeri süzerek haşr olmuşlardır… "Sûr'a üflenince, Allah'ın diledikleri müstesna olmak üzere göklerde ve yerde ne varsa hepsi ölecektir. Sonra ona bir daha üflenince, bir de ne göresin, onlar ayağa kalkmış bakıyorlar" (Zümer; 68)

Sur'a üçüncü kez üfürülür. İnsanlar; yalın ayak, sıkıntılı, pişman, üzüntü içinde, kederli ve telaş içerisinde, boyunları da bükük, kabirlerinden fırlayarak, parça parça olmuş gökten inen melekleri görerek, aralarında akrabalık bağları kalmadan, başları havada sanki dikili taşlara koşar gibi çağırıcının nidasına uymuşlar ve geniş, girintisi-çıkıntısı olmayan dümdüz, 'binasız, yapısız, halis undan yapılmış ekmek gibi esmere yakın beyaz bir yer olan mahşer alanına' (Buhari, Müslim) gruplar halinde koşarak sevk edilmişlerdir. Ve bir anda kendilerini mahşerde, hesap yerinde bulmuşlardır... Vahşi ve ehil hayvanlarla, cinlerle, şeytanlarla ve dünyada kendilerine tabi oldukları, izinden gittikleri önderleriyle, yöneticileriyle birlikte… İçlerinden hiçbiri unutulmaksızın. Ve yüzleri kapkara, toz duman içerisinde, zillet içerisinde "…Eyvah başımıza gelenlere! Bizi bu (içinde uyuduğumuz) mezarımızdan kim diriltip kaldırdı? O Rahmân'ın vaat buyurduğu işte bu imiş. Demek gönderilen peygamberler de doğru söylemişler…" (Yasin, 52), 'Bu, gerçekten çok çetin (zorlu) bir gündür' (Kamer, 8 ) diyerek…

'Yürüyerek, binek üzerinde ve ateş azabı içerisinde ya da yüzüstü sürünme' şeklinde üç grup olarak' (Buhari, Müslim, Tirmizi) ve şahitlerle birlikte mahşere gelen bu insanlar darul mevqif denilen bir yerde elli bin yıl kadar bir süre bekletileceklerdir. Başlarına dikilen ve beyinlerini kaynatan güneşle, kulak memelerine ve hatta başlarını batıracak düzeye gelen terle, tepelerine dikilen sert ve şiddetli meleklerle, Yüce Allah'ın Celalinden duydukları korkunun yarattığı ve yalnız hırıltıların duyulduğu büyük bir sessizlikle, Yüce Allah'a ve birbirlerine karşı duydukları utangaçlıkla… Öyle ki bu dehşetli sıkıntıdan terleyen ve canlarından bıkan niceleri "Rabbim, cehenneme göndermekle de olsa beni bu sıkıntı ve bekleme azabından kurtar" (İhya-u Ulûmud-din) diyeceklerdir. Yine bu durum Hz. Osman'a "Mahşer alanında beklemektense ateşte kül olmayı yeğlerim" dedirtmiştir. Bu, kafirlerin ve mücrimlerin sual, hesap ve kitap işlerinin başlamadan önce çektikleri ve yaşadıkları azaptır. O gün Yüce Allah onları mü'minlerden de ayıracaktır. "Ayrılın bir tarafa bugün, ey günahkârlar!" (Yasin; 59) Allah'ın yolunda dosdoğru bir istikamet tutturan mü'minler ise dirilirken melekler tarafından müjdelenir ve kendileri için artık hiçbir gam ve kederin, hiçbir eza ve cefanın, hiçbir korku ve zahmetin olma-yacağı, yalnızca rahatlığın olacağı ve cennete gidecekleri söylenir. "Şüphesiz, Rabbimiz Allah'tır deyip, sonra dosdoğru yolda yürüyenlerin üzerine melekler (dünyada, ölüm anında, berzahta ve mahşerde) iner. Onlara: Korkmayın, üzülmeyin, size vâdolunan cennetle sevinin! derler. Biz dünya hayatında da, ahirette de sizin dostlarınızız. Orada sizin için canlarınızın çektiği her şey var ve istediğiniz her şey orada sizin için hazırdır." (Fussilet, 30-31) Bunun yanında belirli ibadetleri işleyerek Yüce Allah'a yakın olma şerefini kazanan mü'minler de Yüce Allah'ın arşının gölgesi altında tepelerine dikilen güneşten korunacaklar ve peygamber(ler)in havuzundan su içerek o günün hararetini gidereceklerdir. Darul-mevqifte geçirilen bu elli bin yıllık süre de bu mü'minler için bir farz namazı gibi (Beyhaki) ya da bir gün veya bir göz açıp kapayıncaya kadar kolay ve kısa geçecektir. Hatta nice mü'minler bu hesabı dahi görmeden meleklerin kanatları üzerinde sırata gelecekler ve cennete gideceklerdir. Bu elli bin yıllık süre zarfında ise Yüce Allah (ın buyruğu) mahşer meydanına gelmiş, peygamberler, şahitler ve ümmetler çağrılmış, kitap getirilmiş ve dağıtılmış, mizan kurulmuş, sorgu sual başlamış, haklar iade edilmiş, şefaat gerçekleşmiş, hesap dürülmüş, cehennem getirilmiş ve üzerine sırat köprüsü kurulmuş, cennet ise yakınlaştırılmış ve mü'minler cennete doğru yol almışlardır… Önderleri olan peygamberlerle ve sevdikleriyle beraber…

Yeryüzündeki tüm varlıkların toplandığı mahşer meydanında tüm sesler Rahman'a karşı kısılmış ve insanlar büyük bir korkuyla hesabın başlamasını beklemişlerdir… Mü'minlerin yüzlerinin ışıl ışıl olduğu o günde sorgu ve sual başlamadan önce Yüce Allah'ın (Arşı'nın) nuru gözükecek, bu nurla mahşer meydanı aydınlanacak ve insanlar Yüce Allah'ın artık hesap görmeye başlayacağını anlayacaklardır. "Yeryüzü, Rabb'inin nuruyla aydınlanır. Kitap açılır. Peygamberler ve şahitler getirilir. Ve onlara haksızlık yapılmadan, aralarında adaletle hüküm verilir. Herkese, yaptığının karşılığı tam verilir. Allah, onların yaptıklarını en iyi bilendir." (Zümer; 69-70)

Büyük mahkemenin üzerine kurulduğu mahşer alanının Allah'ın nuruyla nurlanmasından sonra ilk olarak kitap ortaya konacaktır. Bundan sonra peygamberler ve şahitler getirilecektir. Bu şahitlerden Allah'ın mesajını insanlara ulaştıran kimseler ya da kiramen katibin melekleri, cinler, hayvanlar, taşlar, ağaçlar, yer…vs. kastedilmiştir. Bunlar, bildikleri gerçekleri ve hakkı söylesinler diye getirilecekler ve insanların lehine ya da aleyhine şahitlik yapacaklardır.

"Kendilerine peygamber gönderilenleri de peygamberleri de sorguya çekeceğiz." (A'raf, 6) Her ümmetin, kendi elçileri ve kendi kitabıyla geldikleri o gün de Yüce Allah peygamberlerini ilahi tebliği ümmetlerine ulaştırıp ulaştırmadıklarından, ümmetlerini de onu benimseyip benimsememekten sorguya çekecektir. "Allah, peygamberleri toplayacağı gün, şöyle diyecek: "Size verilen cevap nedir?" Onlar da: "Bizim bilgimiz yoktur; şüphesiz görünmeyenleri (gaybleri) bilen Sen'sin Sen." (Maide, 109) Sonra insanlar melekler tarafından "Ey falan oğlu falan, hesaba gel" denilerek teker teker çağrılacaklardır. Bu anda kalpler çarpmaya, vücutlar titremeye, renkler değişmeye ve akıllar da uçmaya başlar. İnsanlar çirkin amellerinin Yüce Allah'ın huzurunda ortaya çıkmasıyla Allah'a ve insanlara rezil olmaktansa çok kere hesaba çekilmeden cehenneme gitmeyi isteyeceklerdir. "Göktekilerin ve yerdekilerin tümü rahmeti bol olan Allah'ın huzuruna kul olarak geleceklerdir. Allah, onları bir bir sayarak hesaba geçirmiştir. Kıyamet günü hepsi O'nun huzuruna teker teker geleceklerdir." (Meryem, 93-95)

Meleklerin saf tutarak insanların etrafını kuşattığı ve onları aralarına aldıkları kıyamet gününde insanlar Yüce Allah'ın huzurunda dikileceklerdir. Hesaba çekilen insanlar Yüce Allah'ın yalnız kendilerini gördüğünü ve yalnız kendilerini hesaba çektiğini sanacaklardır. Oysa Yüce Allah bu anda bütün insanları hesaba çekiyordur. Bu arada Yüce Allah'ın emriyle cehennem, mahşer meydanına getirilmiştir. Cehennem mahşer alanına feveran ederek, kükreyerek insanlar üzerine kıvılcım saçarak ve insanlar üzerine hâzinleriyle (bekçileriyle, görevli zebanileriyle) birlikte hücum ederek gelecektir. İnsanlar bu durumda hemen cehenneme atılacaklarını sanacak ve daha çok korkacaklardır. İnsanlar bu anda donmuş kalmış ve yüzü koyun yere serilmişlerdir. Hepsi cehennemin etrafında diz üstü çökmüş şekilde durarak… "Rabb'inin yüceliği hakkı için, onları peşlerinden gittikleri şeytanları ile birlikte bir araya getireceğiz, sonra da diz üstü çöktürerek cehennemin çevresinde toplayacağız." (Meryem, 68)

İşte bu anda artık kimse kimseyi sormayacak; anne, baba, evlat, kardeş, karı, koca hepsi birbirlerinden kaçmaya başlayacaklardır. "Kişi o gün, kendi kardeşinden kaçar; Annesinden ve babasından, eşinden ve çocuklarından. O gün, onlardan her birisinin kendine yetecek bir işi vardır." (Abese; 34-37) , "O gün, cehennem de getirilmiştir. İnsan o gün düşünüp-hatırlar, ancak (bu) hatırlamadan ona ne fayda? Der ki: "Keşke ben önceki hayatımdan (bir şeyler) takdim edebilseydim. Artık o gün hiç kimse (Allah'ın) vereceği azab gibi azaplandıramaz. Onun vuracağı bağı da hiç kimse vuramaz." (Fecr, 23-26)

Yüce Allah bundan sonra kullarına her şeyden soracak ve onları ince bir hesaptan geçirecektir. Fakat günahkarlar bu hesaptan önce sert, şiddetli ve korkunç yapılı melekler tarafından -ki bu meleklerden bazılarının göz kapaklarının arası yüz yıllık mesafedir- boyunlarından ve ayaklarından yakalanarak hesap yerine getirilmişlerdir. "(O gün) Suçlu-günahkârlar, simalarından tanınır da alınlarından ve ayaklarından yakalanırlar" (Rahman, 41) Onlar bununla hesaptan hiçbir şekilde kaçamamış ve kurtulamamışlardır. "Yoksa kötülük yapanlar bizim elimizden kaçıp kurtulabileceklerini mi sandılar?" (Ankebut, 4) Mü'minler ise çok farklı bir muameleye tabi tutularak binekler üzerinde ya da meleklerin kanatları üzerinde Yüce Allah'ın huzuruna getirilmişlerdir. Yüce Allah burada mü'minleri kolay bir hesaptan geçirecek ve tıpkı dünyada olduğu gibi ahirette de onların kusurlarını örtecektir. Mücrimleri ise Yüce Allah tarafından çok çetin bir hesaba çekilecektir. Resulullah (s.a) şöyle buyurmuştur: "Sizden biriniz elbette Allah huzurunda duracak, arada da perde olmayacaktır. Allah'u Teala ona: "Ben sana in'am (nimet) edip servet vermedim mi?" diye soracak. Adam, evet, diyecek. "Sana peygamber göndermedim mi?" diye soracak, adam, evet, diyecek, sonra adam sağına bakacak, cehennemden başka bir şey görmeyecek, soluna bakacak, yine cehennemden başka bir şey görmeyecektir. O halde bir yarım hurma ile de olsa cehennemden korununuz. Buna da gücünüz yetmiyorsa tatlı dil ve güzel söz ile korunmaya çalışın." (Buhari) Yüce Allah'ın huzurunda gerçekleşen bu hesapta suçlular konuşturulmadıkları gibi kendilerine özür beyan etmeleri için de izin verilmez. "Bu, onların konuşamayacakları gündür. Onlara izin de verilmez ki özür beyan etsinler. Yalanlamış olanların o gün vay haline! İşte bu, hüküm günüdür. Sizi ve öncekileri bir araya topladık. Eğer (kurtulmak için yapacağınız) bir hileniz varsa bana hile yapın (da beni atlatın)." (Mürselat; 34-39) O gün de çirkinleştirilen bu insanların dilleri tutulacak azaları onların yaptıklarına şahitlik yapacaklardır. Bu suçlular, o gün suçlarını inkar etme, şahitlik yapanları yalanlama ve amel defterlerinin sıhhatini reddetme cüretinde bulunacaklardır. Fakat Yüce Allah o gün "ağızlarınızı kapatın" diye emrettiğinde ağızları değil, ağızların aksine dünyada konuşamayan uzuvları konuşmaya başlayacak ve bu uzuvlar dünyada neler yaptıklarını tek tek anlatacaklardır. "O gün onların ağızlarını mühürleriz. İşleyip kazandıklarını bize elleri söyler, ayakları da şehâdet eder" (Yâsin, 65)

Resulullah (s.a) şöyle buyurmuştur: "Yüce Allah, kula bu gün şahid olarak nefsin ve şahitler olarak Kirâmen Kâtibin melekleri kâfidir, der ve sonra ağzı mühürlenir ve azaları da dünyada neler yaptıklarını anlatır" (Müslim) Azaların şahitliğinden sonra bu mücrimler,

"Derilerine: `Aleyhimize niçin şahitlik ettiniz?" derler. Derileri: "Her şeyi konuşturan Allah bizi konuşturdu. İlk defa sizi O yaratmıştı, işte O'na döndürülüyorsunuz" cevabını verirler. "Siz kulaklarınızın, gözlerinizin ve derilerinizin, aleyhinize şahitlik etmesinden sakınmıyordunuz, yaptıklarınızdan çoğunu Allah'ın bilemeyeceğini sanıyordunuz. İşte Rabb'inize karşı beslediğiniz bu zannınız, sizi helak etti, ziyana uğrayanlardan olup çıktınız." (Fussilet; 21-23) Yine kendi uzuvlarına "Yazıklar olsun size! Buradan defolun! Ben sizin için mücadele etmiştim" (Müslim) diyeceklerdir. Onlar Yüce Allah'ı dünyada unuttukları gibi Yüce Allah'ta o gün onları unutmuş ve onları rahmetinden uzak tutmuştur. "Onlara denildi ki: "Siz bu günümüze kavuşacağınızı nasıl unutmuşsanız, biz de bugün sizi unuttuk. Yeriniz ateştir, yardımcılarınız da yoktur." (Casiye, 34)

Ebu Sa'id ve Ebu Hureyre (r.a)lar'dan rivayet edildiğine göre Resulullah (s.a) şöyle buyurmuştur: "Kıyamet günü kul (hesap vermek üzere huzuru ilahiye) getirilir. Allah Teâla Hazretleri: "Ben sana kulak, göz, mal ve evlat vermedim mi? Sana hayvanları ve ekimi musahhar kılmadım mı? Seni bunlara baş olmak, onlardan istifade etmek üzere serbest bırakmadım mı? Acaba, benimle bugünkü şu karşılaşmanı hiç düşündün mü?" diye soracak. Kul da: "Hayır" diyecek. Allah Teâla Hazretleri: "Öyleyse bugün ben de seni unutacağım, tıpkı senin (dünyada) beni unuttuğun gibi!" buyuracak." (Tirmizi) "…kıyamet gününde Allah onlarla konuşmaz, onları gözetmez ve onları arındırmaz. Ve onlar için acı bir azap vardır." (Al-i İmran, 77)
Artık o gün: "Her kim zerre kadar hayır işlemişse onu görecektir. Her kim, zerre kadar şer işlemişse onu görecektir." (Zilzâl; 7-8)

Evet, Allah'ın huzurundaki sualden, tartı ve mizandan önce amel defterleri dağıtılmış ve herkes amel defterlerinin hangi taraflarından verileceğini ve bu defterlerde neyin yazılı olup olmadığını büyük bir korkuyla bekleyeceklerdir.… "(Amel) defterler(i) açılıp yayıldığı zaman" (Tekvir, 10) Ve bundan sonra da herkes sadece yaptığının karşılığını görecek.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Ahiret Alemi- Haşir ve Hesap Günü..
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» 2010 - 16 Aralık - Aşure Günü Orucu, Fazileti ~ Aşure Günü Duaları ~ Aşure Tarifi,Aşure Çorbası Yapılışı
» 10 Muharrem 1432 / Aşure günü
» Dünya gidiyor, ahiret ise geliyor
» Bediüzzaman Hazretlerinin Bir Günü
» Peygamberimiz'in bayram günü nasıldı?

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
MücriM :: Mânâ :: İslami Konular-
Buraya geçin: