MücriM
Kadınların fıtratı tesettürü istiyor 112
MücriM
Kadınların fıtratı tesettürü istiyor 112
MücriM
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Tut Elimden Tut Ki Edemem Sensiz Rabbim..
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
“İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez.'' (Müslim, Fedâil, 66; Tirmizî, Birr, 16)
“Hayra vesile olan, hayrı yapan gibidir'' (Tirmizî, İlm, 14)
Allah sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar.(Müslim, Birr, 33; ‹bn Mâce, Zühd, 9;Ahmed b. Hanbel, 2/285, 539.)
Bir müslümanın diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden insan, hayvan ve kuşların yedikleri şeyler, o müslüman için birer sadakadır.(Buhârî, Edeb, 27; Müslim, Müsâkât, 7, 10)

 

 Kadınların fıtratı tesettürü istiyor

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
aSuDe
Admin
aSuDe


Rep Puanı : uğurböcüğü
Mesaj Sayısı : 2142
Site Aktifliği : 6286
Kayıt tarihi : 24/09/08
Yaş : 39

Kadınların fıtratı tesettürü istiyor Empty
MesajKonu: Kadınların fıtratı tesettürü istiyor   Kadınların fıtratı tesettürü istiyor EmptyÇarş. Kas. 04, 2009 7:17 am


Kadınların fıtratı tesettürü istiyor

Bismillahirrahmanirrahim

On Beşinci Notanın İkinci ve Üçüncü Meseleleri iken, ehemmiyetine binaen Yirmi Dördüncü Lem'a olmuştur.

"Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü'minlerin hanımlarına söyle, evlerinden çıktıklarında dış örtülerini üzerlerine alsınlar." (Ahzâb Sûresi: 33:59.) (ilâ âhir) âyeti, tesettürü emrediyor. Medeniyet-i sefihe ise, Kur'ân'ın bu hükmüne karşı muhalif gidiyor. Tesettürü fıtrî görmüyor, bir esarettir diyor. (Haşiye)

Elcevap: Kur'ân-ı Hakîmin bu hükmü tam fıtrî olduğuna ve muhalifi gayr-ı fıtrî olduğuna delâlet eden çok hikmetlerinden yalnız dört hikmetini beyan ederiz.

BİRİNCİ HİKMET

Tesettür, kadınlar için fıtrîdir ve fıtratları iktiza ediyor. Çünkü kadınlar hilkaten zayıf ve nazik olduklarından, kendilerini ve hayatından ziyade sevdiği yavrularını himaye edecek bir erkeğin himaye ve yardımına muhtaç bulunduğundan, kendini sevdirmek ve nefret ettirmemek ve istiskale mâruz kalmamak için fıtrî bir meyli var.

Hem kadınların on adetten altı yedisi, ya ihtiyardır, ya çirkindir ki, ihtiyarlığını ve çirkinliğini herkese göstermek istemezler. Ya kıskançtır, kendinden daha güzellere nisbeten çirkin düşmemek veya tecavüzden ve ittihamdan korkar; taarruza mâruz kalmamak ve kocası nazarında hıyanetle müttehem olmamak için, fıtraten tesettür isterler. Hattâ dikkat edilse, en ziyade kendini saklayan, ihtiyarlardır. Ve on adetten ancak iki üç tanesi bulunabilir ki, hem genç olsun, hem güzel olsun, hem kendini göstermekten sıkılmasın.

Malûmdur ki, insan sevmediği ve istiskal ettiği adamların nazarından sıkılır, müteessir olur. Elbette açık saçıklık kıyafetine giren güzel bir kadın, bakmasına hoşlandığı nâmahrem erkeklerden onda iki üçü varsa, yedi sekizinden istiskal eder. Hem tefahhuş ve tefessüh etmeyen bir güzel kadın, nazik ve serîü't-teessür olduğundan, maddeten tesiri tecrübe edilen, belki semlendiren pis nazarlardan elbette sıkılır. Hattâ işitiyoruz, açık saçıklık yeri olan Avrupa'da çok kadınlar, bu dikkat-i nazardan sıkılarak, "Bu alçaklar bizi göz hapsine alıp sıkıyorlar" diye polislere şekvâ ediyorlar. Demek, medeniyetin ref-i tesettürü hilâf-ı fıtrattır. Kur'ân'ın tesettür emri fıtrî olmakla beraber, o maden-i şefkat ve kıymettar birer refika-i ebediye olabilen kadınları, tesettür ile sukuttan, zilletten ve mânevî esaretten ve sefaletten kurtarıyor.

Hem kadınlarda ecnebî erkeklere karşı, fıtraten korkaklık, tahavvüf var. Tahavvüf ise, fıtraten, tesettürü iktiza ediyor. Çünkü, sekiz dokuz dakika bir zevki cidden acılaştıracak sekiz dokuz ay ağır bir veled yükünü zahmetle çekmekle beraber, hâmisiz bir veledin terbiyesiyle, sekiz dokuz sene, o sekiz dokuz dakika gayr-ı meşru zevkin belâsını çekmek ihtimali var. Ve kesretle vâki olduğundan, cidden şiddetle nâmahremlerden fıtratı korkar ve cibilliyeti sakınmak ister. Ve tesettürle, nâmahremin iştahını açmamak ve tecavüzüne meydan vermemek, zayıf hilkati emreder ve kuvvetli ihtar eder. Ve bir siperi ve kalesi, çarşafı olduğunu gösteriyor. Mesmûâtıma göre, merkez ve payitaht-ı hükümette, çarşı içinde, gündüzde, ahalinin gözleri önünde, gayet âdi bir kundura boyacısı, dünyaca rütbeten büyük bir adamın açık bacaklı karısına bilfiil sarkıntılık etmesi, tesettür aleyhinde olanların hayâsız yüzlerine bir şamar vuruyor! (Lemalar 24. Lema)

Haşiye: Mahkemeye karşı ve mahkemeyi susturan Lâyiha-i Temyizin müdafaatından bir parça:

"Ben de Adliyenin mahkemesine derim ki: Bin üçyüz elli senede ve her asırda üç yüz elli milyon insanların hayat-ı içtimaiyesinde en kudsî ve hakikatlı bir düstûr-u İlâhîyi, üç yüz elli bin tefsirin tasdiklerine ve ittifaklarına istinaden ve bin üçyüz elli sene zarfından geçmiş ecdadımızın itikadlarına iktidâen tefsir eden bir adamı mahkûm eden haksız bir kararı, elbette rûy-i zeminde adalet varsa, o kararı red ve bu hükmü nakzedecektir."

Bediüzzaman Said NURSİ

SÖZLÜK:

BEYÂN : Açıklama; izah; anlatma.
CİBİLLİYET : Yaratılıştan olan, huy, tabiat, karakter.
DELÂLET : Delil olmak, yol göstermek, doğru yolu bulmakta insanlara yardım etmek.
DİKKAT-İ NAZAR : Dikkatli bakışlar.
ECNEBÎ : Yabancı.
ESÂRET : Esirlik,kölelik.
FITRÎ : Doğuştan, yaratılıştan, fıtrata âit ve yaratılışla ilgili.
GAYR : Başka, diğer.
HÂMİ : Koruyan, himâye eden.
HÂŞİYE : Dipnot.
HIYÂNET : Hâinlik. Emâneti yanlış ve kötü olarak kullanmak.
HİKMET : Felsefe, ilim; gayeli olma, faydalılık.
HİLÂF-I FITRAT : Yaratılış maksadına zıt.
HİLKATEN : Yaratılıştan.
HİMÂYE : Koruma, korunma.
İKTİDÂEN : Tâbi olarak, uyarak.
İKTİZÂ : Gerekme, gerektirme, lazım gelme, işe yarama, icab etme.
İSTİNÂDEN : Dayanarak, güvenerek.
İSTİSKAL : Ağır bulup hoşlanmadığını anlatma; soğuk muâmeleyle sevmediğini bildirme.
İTTİFÂK : Birleşme. Söz birliği etme.
İTTİHAM : Suçlama; suçlu duruma düşürme.
KESRET : Çokluk, sıklık, çeşitlilik.
LÂYİHA-İ TEMYİZ : Yargıtaya yazılan yazı.
MÂLÛM : Bilinen.
MÂRUZ : Birşeyin karşısında ve tesiri altında bulunan, uğrama.
MÂRUZ : Birşeyin karşısında ve tesiri altında bulunan, uğrama.
MEDENİYET-İ SEFİHE : Zevk ve eğlenceye sevk edici medeniyet, sırf nefsi ve hevesi için lüzumsuz yere para sarfetmeye sebep olan medeniyet.
MESMÛÂT : Duyulanlar, işitilenler.
MUHÂLİF : Uymayan, zıt olan, karşı duran.
MÜTEESSİR : Tesir altında kalmış, üzülmüş veya sevinmiş, hissiyâtına dokunmuş, üzüntülü.
MÜTTEHEM : Suçlanan, kendinden şüphe edilen..
NAKZ : Bozmak, kırmak, çözmek, bir hükmü yok sayma.
NÂMAHREM : Dînen evlenmeye mâni akrabâlığı olmayan erkek veya kadın.
NÂMAHREM : Dînen evlenmeye mâni akrabâlığı olmayan erkek veya kadın.
NAZAR : Bakmak, bakış, göz atmak, düşünmek.
NİSBETEN : Göre, nisbetle, kıyaslanarak, öncekine göre, bir dereceye kadar, şöyle böyle.
PÂYİTAHT-I HÜKÛMET : Hükûmetin, devletin merkezi; başkenti.
REF-İ TESETTÜR : Tesettürün kaldırılması.
REFÎKA : Eş, arkadaş, yardımcı.
RÛY-İ ZEMİN : Yeryüzü.
SEMLENDİRMEK : Zehirlemek, kirletmek.
SERÎÜ'T-TEESSÜR : Çabuk tesir gören, çabuk üzülen.
SUKÛT : Değerden düşme, düşüş, alçalış.
ŞAMAR : t. Tokat. Belâ, musibet.
TAARRUZ : Sataşmak, ilişmek, saldırmak.
TAHAVVÜF : Korkuya düşmek, korkmak.
TECÂVÜZ : Haddini aşma; söz veya hareketle ileri gitme, saldırma
TEFAHHUŞ : Fuhşa düşme, fâhişe olma, ahlâksız olma; çirkin sözler söyleme.
TEFESSÜH : Bozulma, çürüme, kokup dağılma.
TESETTÜR : Örtünme.
VELED : Çocuk, evlât, erkek çocuk.
ZİLLET : Aşağılık, horluk, alçaklık.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Kadınların fıtratı tesettürü istiyor
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Yaşlı kadınların tesettürü...
» Kadınların gün düzenlemelerinde ölçü ne olmalıdır?
» Kadınların çoğu cehennemlik midir?
» Şahitlikte niçin kadınların hakkı erkeğin yarısıdır ?
» Kadınların Özel Hallerine Dair Soru Cevaplar

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
MücriM :: Mânâ :: Risale-i Nur-
Buraya geçin: