MücriM
Mazlumun Koruyanı... 112
MücriM
Mazlumun Koruyanı... 112
MücriM
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Tut Elimden Tut Ki Edemem Sensiz Rabbim..
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
“İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez.'' (Müslim, Fedâil, 66; Tirmizî, Birr, 16)
“Hayra vesile olan, hayrı yapan gibidir'' (Tirmizî, İlm, 14)
Allah sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar.(Müslim, Birr, 33; ‹bn Mâce, Zühd, 9;Ahmed b. Hanbel, 2/285, 539.)
Bir müslümanın diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden insan, hayvan ve kuşların yedikleri şeyler, o müslüman için birer sadakadır.(Buhârî, Edeb, 27; Müslim, Müsâkât, 7, 10)

 

 Mazlumun Koruyanı...

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
MücriM
Admin
MücriM


Mesaj Sayısı : 1746
Site Aktifliği : 5282
Kayıt tarihi : 24/09/08

Mazlumun Koruyanı... Empty
MesajKonu: Mazlumun Koruyanı...   Mazlumun Koruyanı... EmptyPtsi Kas. 09, 2009 8:36 pm

Vaktiyle bir derviş, nefisle mücadele makamının sonuna gelir. Meşrebin usulünce bundan sonra her türlü süsten, gösterişten arınacak, varlıktan vazgeçecektir. Fakat iş yamalı bir hırka giymekten ibaret değildir.

Her türlü görünür süslerden de arınması gereklidir. Saç, sakal, bıyık, kaş, ne varsa hepsinden.

Derviş usule uygun hareket eder, soluğu berberde alır. "Vur usturayı berber efendi." der. Berber dervişin saçlarını kazımaya başlar. Derviş bir yandan da aynada kendini takip etmektedir. Başının sağ kısmı tamamen kazınmıştır. Berber tam diğer tarafa usturayı vuracakken, bıçkın bir kabadayı girer içeri. Doğruca dervişin yanına gider, başının kazınmış kısmına okkalı bir tokat atarak 'Kalk bakalım derviş, kalk da tıraşımızı olalım.' diye kükrer. Dervişlik bu... Sövene dilsiz, vurana elsiz olmak gerek. Kaideyi bozmaz derviş. Ses çıkarmaz, usulca kalkar yerinden. Berber mahcup, fakat korkmuştur. Ne de olsa mahallenin kabadayısı, elinde silah astığı astık kestiği kestik. "Ne diyorsak o'' diye ortalıkta dolaşan bir belalı. Ses çıkaramaz.

Kabadayı koltuğa oturur, berber tıraşa başlar. Fakat küstah kabadayı tıraş esnasında sürekli aşağılar dervişi, alay eder. Kabak aşağı, kabak yukarı! Konuşur durur. Nihayet tıraş biter, kabadayı dükkândan çıkar. Henüz birkaç metre gitmiştir ki, gemden boşanmış bir at arabası yokuştan aşağı hızla üzerine gelir. Kabadayı şaşkınlıkla yol ortasında kalakalır. Derken, iki atın ortasına denge için yerleştirilmiş uzun sivri demir karnına dalıverir. Kabadayı oracığa yığılır kalır. Ölmüştür. Görenler çığlığı basar.

Berber ise şaşkın; bir manzaraya, bir dervişe bakar, gayri ihtiyari sorar: "Biraz ağır olmadı mı derviş efendi?" Derviş mahzun, düşünceli cevap verir: "Vallahi gücenmemiştim ona. Hakkımı da helal etmiştim. Gel gör ki kabağın da bir sahibi var. O gücenmiş olmalı!"

Teşbihte hata olmasın...

Fethullah Gülen Hocaefendi, yıllarca cami kürsülerinde, özel sohbetlerde kendisini dinleyen herkese iyiliği anlattı. Bütün hayatını bu ülkeye bu millete hatta bütün insanlığa vakfetti. Bir karıncayı ezmedi, birine kötü bir söz söylemedi. Soluğunu ulaştırdığı herkese de aynısını tavsiye etti. Onu dinleyenler, onun söylediklerini önemseyenler de hayatlarını bu millete, bu ülkeye hatta insanlığa adadılar. Asya steplerinden Afrika çöllerine yeryüzünün her yerinde iyiliği anlatıp hakkın temsilcisi oldular. Kimse onlardan birinin, başkasının hakkını gasp ettiğini, haksızlık yaptığını söylemedi, söyleyemedi.

Şiddetin İslam dünyasını yakıp kavurduğu bir zamanda o, hep barışı ve suhuleti tavsiye etti. Israrla ve kararlılıkla barışı, hoşgörüyü önerdi. Onu sevmeyenler bile bu millete ya da insanlığa bir zararının dokunduğunu dillendiremedi.

Buna rağmen 1999 yılında bugünkü irtica eylem planı gibi bir planla hakkında bir sürü yalan yanlış haberler yaptırılıp yurtdışında yaşamaya zorlandı. Ama o, düşüncelerinden ve davranışlarından hiç taviz vermedi. Hiç farklı bir düşünce içinde olmadı. Konuştuğu her şeyi milletinin ve insanlığın hayrı için konuştu. Yalancı şahitler bulunup hakkında açılan davaların hiçbirinden bir şey çıkmadı. Suçsuzluğu Türkiye Cumhuriyeti'nin mahkemelerince de tescillendi.

Suç işlemeyenlerin evlerine silah yerleştirerek yeni bir linç girişiminde bulunmayı denediler ama buna da Allah müsaade etmedi. Eee ne de olsa bu dünyada mazlumun bir koruyanı kollayanı var elbette.
Mehmet Kamış, Zaman
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://mucrim.eniyiforum.org
 
Mazlumun Koruyanı...
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Üç kişinin; "babanın, misafirin, mazlumun" duası mutlaka kabul olur mu?

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
MücriM :: Serbest Kürsü :: Kültür - Sanat :: Beğendiğimiz Yazılar, Şiirler-
Buraya geçin: