MücriM
Zikrin Önemi Prof. Dr Mahmud Es'ad Coşan (Rh.A) 112
MücriM
Zikrin Önemi Prof. Dr Mahmud Es'ad Coşan (Rh.A) 112
MücriM
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Tut Elimden Tut Ki Edemem Sensiz Rabbim..
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
“İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez.'' (Müslim, Fedâil, 66; Tirmizî, Birr, 16)
“Hayra vesile olan, hayrı yapan gibidir'' (Tirmizî, İlm, 14)
Allah sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar.(Müslim, Birr, 33; ‹bn Mâce, Zühd, 9;Ahmed b. Hanbel, 2/285, 539.)
Bir müslümanın diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden insan, hayvan ve kuşların yedikleri şeyler, o müslüman için birer sadakadır.(Buhârî, Edeb, 27; Müslim, Müsâkât, 7, 10)

 

 Zikrin Önemi Prof. Dr Mahmud Es'ad Coşan (Rh.A)

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
aSuDe
Admin
aSuDe


Rep Puanı : uğurböcüğü
Mesaj Sayısı : 2142
Site Aktifliği : 6286
Kayıt tarihi : 24/09/08
Yaş : 39

Zikrin Önemi Prof. Dr Mahmud Es'ad Coşan (Rh.A) Empty
MesajKonu: Zikrin Önemi Prof. Dr Mahmud Es'ad Coşan (Rh.A)   Zikrin Önemi Prof. Dr Mahmud Es'ad Coşan (Rh.A) EmptyÇarş. Nis. 28, 2010 12:28 pm

Zikrin Önemi Prof. Dr Mahmud Es'ad Coşan (Rh.A)

Zikrin Önemi Prof. Dr Mahmud Es'ad Coşan (Rh.A) Mec_092
M. Es'ad Coşan (Rh.A) Hocamızın 19. 12. 1997 tarihinde ENDONEZYA Jakarta'da, zikrin önemini anlatan sohbetini istifadenize sunuyoruz.

Bu hadis-i şerif de sahih.

(Kàle rasûlüllah SAS:) Peygamber Efendimiz buyurmuş ki: (İnne lillâhi teàlâ melâiketen yet�fûne fit-tur�kı yeltemisûne ehlez-zikri) Allah-u Teàlâ Hazretleri'nin bazı melekleri vardır ki, onlar yollarda dolaşırlar, zikir ehlini ararlar. Zikir ehlini arayarak, her tarafa dağılıp yollarda dolaşır bu melekler. Allah'ın bazı melekleri zikir yapan insanları arıyorlar, çevreye dağılıyorlar, her tarafta onları arıyorlar.

(Feizâ vecedû kavmen yezkürûnallàhe azze ve celle tenâdev helummû ilâ hàcetiküm) Böyle zikir yapan bir topluluk görürlerse, bir tanesi ararken zikir yapan bir toplulukla karşılaşmışsa, aziz ve celil olan Allah'ı zikreden bir kavme rastlarsa (tenâdev) birbirlerine seslenirler:

"--Hey, tamam; (helummû ilâ hàcetiküm) aradığınız burdaymış, gelin!" diye ötekileri de haberdar ederler.

Öbür melekler de oraya gelir. (Feyehuffûnehüm biecnihâtihim iles-semâid-dünyâ) Kanatlarıyla tâ en yakın semâya, birinci semâya kadar yukarıya, onları çepeçevre çevrelerler, kuşatırlar, bu zikir yapan insanları... Zikir yapan insanları melekler kanatlarıyla kuşatırlar, es-semâed-dünyaya kadar, birinci semâya kadar..."

(Velekad zeyyennes-semâed-dünya bimesàbîhâ) buyruluyor âyet-i kerîmede. Birinci semâ yıldızların olduğu semâdır. Ondan sonra yıldızsız altı semâ daha vardır ki, oraların uzaklığını rakamlar bile ifade edemez.

Yâni kanat verilen melekler, göklere kadar onları çepeçevre sarıyorlar, kuşatıyorlar, kucaklıyorlar. Kucaklama gibi, yâni sevgiden...

(Feyes'elühüm rabbühüm ve hüve a'lemu:) Allah-u Teàlâ Hazretleri her şeyi en iyi bildiği halde o meleklerine sorar: (Mâ yek�lü ibâdî)

"--Benim kullarım neler söylüyorlar?"

Yâni toplanmış o topluluk neler söylüyorlar diye meleklere Allah-u Teàlâ Hazretleri hitap buyurur. Bildiği halde sorar meleklere...

(Kàle yek�lûne yüsebbihûneke ve yükebbirûneke ve yahmedûneke ve yümeccidûneke) Onlar da derler ki:

"--Yâ Rabbî onlar sana tesbih çekiyorlar, tesbih ediyorlar, "Sübhanallah" diyorlar. Sana tekbir getiriyorlar, "Allahu ekber" diyorlar. Sana hamdediyorlar, "Elhamdü lillâh" diyorlar. Senin şânını yüceltiyorlar yâ Rabbî! Senin şânına uygun, senin seveceğin güzel sözleri söyleyerek vakitlerini geçiriyorlar."

(Feyek�lu: Hel reevnî?) Allah-u Teàlâ Hazretleri meleklerine sorar ki:

"--Onlar beni gördüler de mi, bana "Lâ ilâhe illallàh" diyorlar, "Allàhu ekber" diyorlar, "Sübhanallàh" diyorlar, hamdediyorlar, şükrediyorlar... Yâni beni gördüler de mi böyle yapıyorlar?"

(Feyek�lûne: Lâ, vallàhi mâ raevke)

"--Yemin olsun ki yâ Rabbî onları seni görmedikleri halde böyle yapıyorlar."

Tabii Allah-u Teàlâ Hazretleri'ni kullar görmez.

(Lâ tüdrikühül-ebsàr, ve hüve yüdrikühül-ebsàr) "Gözler onu göremez." Yâni gözlerin algılayacağı tâkatin üstünde olduğundan görmez. Yoksa Allah-u Teàlâ Hazretleri her yerde hâzır ve nâzırdır. "Ama Allah hepsini görür; gözleri görür, gönülleri görür." Her şeyi bilir, her şeye gücü yeter Allah-u Teàlâ Hazretleri'nin...

Melekler derler ki: (Lâ vallàhi mâ reevke)

"--Yâ Rabbî sana yemin olsun ki, onlar seni hiç görmediler. Ama sana tesbih ediyorlar, hamdediyorlar, gözyaşları döküyorlar, 'Allah' diyorlar, 'Lâ ilâhe illallah' diyorlar, aşık-ı sâdık işte bunlar...

(Feyekûlü: Keyfe lev reevnî?) Allah-u Teàlâ Hazretleri meleklerine buyurur ki:

"--Beni görseler ne olurdu?"

(Kàle yek�lûne: Lev reevke kânû eşedde leke ibadeten) Melekler:

"--Yâ Rabbî, eğer seni görmüş olsalardı ibadetlerini daha aşk ile şevk ile daha çok yaparlardı, daha candan yaparlardı, mest ü hayran olarak yaparladı. (Ve eşedde leke temcîden) Sana daha çok şânına uygun, yücelendirme sözlerini söyleyerek zikir yaparlardı. (Ve eksere leke tesbîhan) Seni daha çok tesbih ederlerdi, 'Sübhanallah' derlerdi. Aşkları, şevkleri ziyâdeleşirdi."

(Feyek�lû fe mâzâ yes'elûn) Allah-u Teàlâ Hazretleri meleklerine sorar ki:

"--Peki ne istiyorlar bu kullarım? Yâni böyle toplanmışlar, "Sübhanallàh" diyorlar, "Elhamdü lillâh" diyorlar, "Allahu ekber" diyorlar..."

(Kàle yek�lûne yes'elûnekel-cenneh) Derler ki:

"--Yâ Rabbî senden cenneti istiyorlarmış."

(Kàle yek�lû ve hel reevhâ) Allah-u Teàlâ Hazretleri buyurur ki:

"--Onlar cenneti görmüşler de mi istiyorlar?"

(Kàle yek�lûne lâ) Derler ki:

"--Hayır, onları cenneti görmeden böyle istiyorlar. (Vallàhi yâ rabbî mâ raevhâ) Onlar cenneti görmüş değiller ey Rabbimiz! Yemin olsun ki, görmüş değiller ama görmeden böyle cennete aşık olmuşlar, cenneti istiyorlar.

(Kàle yek�lû: Fekeyfe lev raevhâ?) Bunun üzerine Allah-u Teàlâ Hazretleri buyurur ki:

"--Eğer cenneti görmüş olsalardı ne yaparlardı?"

(Kàle yek�lûne: Lev ennehüm raevhâ kâne eşedde aleyhâ hırsan)

"--Eğer onlar cenneti görmüş olsalardı, cennete olan aşkları, şevkleri, hırsları, iştiyakları daha artardı. (Ve eşedde lehâ taleben) Cenneti istekleri daha da artardı. 'Ah şu cennete girsek, ah cennete dahil olsak!' derlerdi. (Ve a'zama fîhâ rağbeten) Rağbetleri daha da artardı."

(Kàle: Femimmâ yeteavvezûn?)

"--Neden Allah'a sığınıyorlar?

(Kàle: Yeteavvezûne minen-nâr)

"--Cehennemden sığınıyorlar yâ Rabbî!"

(Kàle yek�lû: Ve hel reevhâ?)

"--Onlar Cehennemi görmüşler de mi cehennemden sığınıyorlar?

(Kàle yek�lûne: Lâ, vallàhi mâ raevhâ)

"--Hayır, vallàhî yâ Rabbî, onlar cehennemi de görmediler ama korkuyorlar. İşte görmedikleri halde cehennemden sığınıyorlar."

(Feyek�l: Keyfe lev reevhâ?)

"--Ey meleklerim! Eğer onlar cehennemi görselerdi, nasıl olurdu halleri?"

(Kàle yek�lûne: Lev reevha kânû eşedde minhâ firâren)

"--Ah eğer onlar cehennemi bir görmüş olsalardı, ondan kaçınmaya çok daha fazla dikkat ederlerdi."

(Ve eşedde lehâ mehàfeten)

"--Cehennemden çok daha korkarlardı."

Allah-u Teàlâ Hazretleri her şeyi en iyi bildiği halde, bütün bu sorgulamaları her şey açığa iyice çıksın diye soruyor meleklerine.

(Kàle feyek�lü: Feüşhidüküm ennî kad ğafertü leküm) Sonra der ki:

"--Ey meleklerim şahit olun ki, ben sizi şahit tutuyorum ki, ben bu zikreden kulları af ü mağfiret eyledim."

(Kàle yek�lu melekün minel-melâiketi: Fîhim fülânün leyse minhüm) Bu arada meleğin birisi kalkar der ki:

"--Yâ Rabbî! Onların içinde bir adam var, onlardan değil... Oraya bir iş için gelmiş, bir sebeple gelmiş. Bu zikredenlerden değil, aralarından bir sebeple bulunuyor. (İnne mâ câe lihàcetin) Bir hâceti olduğu için, bir işi olduğu için gelmiş buraya yâ Rabbî. Bunlar gibi o amaçla toplanmış değil ama, bir sebeple gelmiş..."

(Kàle feyek�lü: Hümül-cülesâü lâ yeşkà bihim celìsühüm.) Buyurur ki Allah-u Teàlâ:

"--Onlar öyle insanlardır ki, onlarla oturan insanlar mahrum olamaz, mahrum kalmaz. O mükâfâtımı ona da verin, onu da af ü mağfiret ettim." buyurur.

İki hadis-i şerif okumuş oldum ikisi de iyi kitaplardan, sahih hadis-i şerifler. Demek ki, Cenâb-ı Mevlâ'yı zikretmeliyiz. Sübhanallàh, Elhamdü lillâh, Allahu ekber demeliyiz. Allah'ı kalbimizde yâd etmeliyiz, unutmamalıyız. Allah'ın cennetini istemeliyiz. Cehennemden Allah'a sığınmalıyız. Cehenneme düşmemek için, günahlardan kaçınmalıyız. Cenneti kazanmak için, ibadet ve taat yapmalıyız.

Ama Allah-u Teàlâ Hazretleri'nin zikri için bir arada toplanmak da ne kadar güzel, ne kadar faydalı! Melekler insanların etrafını alıyorlar, onları kanatlarıyla koruyorlar ve Mevlâ'ya onların hâlini anlatıyorlar.

Aziz ve sevgili kardeşlerim! Allah-u Teàlâ Hazretleri cümlemizi, Ramazan'ın yaklaştığı şu güzel günlerde, Şa'ban'ın son ikinci yarısında halini düzelten, kendisini islâh eden, Rabbinin istediği şekilde kulluk etmeye yönelen kullarından eylesin... Ramazana iyi bir şekilde girmeyi nasib etsin... Ramazan'ın mükâfâtından, feyzinden, bereketinden en iyi şekilde istifâde etmeyi nasib etsin... Bayramlara ulaştırsın, hem dünyada hem ahirette... Ahiretteki bayram tabii asıl mühim olan bayram... Cennete girip, Allah'ın rızasına, rıdvân-ı ekberine vâsıl olmak, cemâlini görmek... Onları da nasib eylesin, sevdiklerinizle berâber.

Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtühû!..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Zikrin Önemi Prof. Dr Mahmud Es'ad Coşan (Rh.A)
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Zikrin Önemi 2 - Prof. Dr Mahmud Es'ad Coşan (Rh.A)
» Prof. Dr. Mahmud Esad Coşan Rh.A Hayatı
» İbrahim As ve İsmail As, Prof. Dr. Mahmud Esad Cosan
» Prof. Dr. Mahmud Es'ad Coşan Rh.A Fotoğraf Albümü
» Zikrin Sevabı.. Prof Dr M. Esat Coşan Ra

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
MücriM :: Işık İnsanlar :: Prof. Dr. M. Esad Coşan Rh.A-
Buraya geçin: