MücriM
Hoş geldin “Üç aylar”...‏ 112
MücriM
Hoş geldin “Üç aylar”...‏ 112
MücriM
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Tut Elimden Tut Ki Edemem Sensiz Rabbim..
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
“İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez.'' (Müslim, Fedâil, 66; Tirmizî, Birr, 16)
“Hayra vesile olan, hayrı yapan gibidir'' (Tirmizî, İlm, 14)
Allah sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar.(Müslim, Birr, 33; ‹bn Mâce, Zühd, 9;Ahmed b. Hanbel, 2/285, 539.)
Bir müslümanın diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden insan, hayvan ve kuşların yedikleri şeyler, o müslüman için birer sadakadır.(Buhârî, Edeb, 27; Müslim, Müsâkât, 7, 10)

 

 Hoş geldin “Üç aylar”...‏

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
aSuDe
Admin
aSuDe


Rep Puanı : uğurböcüğü
Mesaj Sayısı : 2142
Site Aktifliği : 6286
Kayıt tarihi : 24/09/08
Yaş : 39

Hoş geldin “Üç aylar”...‏ Empty
MesajKonu: Hoş geldin “Üç aylar”...‏   Hoş geldin “Üç aylar”...‏ EmptyPtsi Haz. 14, 2010 8:43 am

Hoş geldin “Üç aylar”...‏

Hoş geldin “Üç aylar”...‏ Ucaylar1nr

Bugün Recep Ayı’nın ilk günü. Mukaddes “üç aylar”a giriyoruz. Havada yağmur kokusu var. İnşırah süresi yağıyor göklerden. Alçakgönüllülüğün, merhametin, barışmanın zamanı... İbreler, affı işaret ediyor, saatler sekinet için çalıyor... Sekinet; dirayet genişlemesi, kalbin açılıp yükselmesi, teskin olması demek... Kalblerimizin odaları çoğalacak, kandillerini yakacağız iç aydınlığımızın.
Zaman, ihrama giriyor.
Zaman, tövbe elbisesini giyiniyor.
Zaman, kendini yavaşlatıp, hafifletiyor. Zaman parmak uçlarında, usul usul yürüyor.
Zaman, içine bakıyor, gözlerini önüne eğdi, kalbini arıyor.
Zaman, ihrama giriyor.
İhram: Hatırlama ve hatırlatma. Saatleri, kalp uyanışına göre kurma.
İhram: Aklımdasın! Aklındayım! Aklında!
İhram: Unutmadım! Unutmadın! Unutma!
Seslerin kısılıp, rikkatin arttığı, bakışların dışarıdan içeri eğildiği, nefsin ve şehvetin binitlerinden ineceğimiz, kendimize dönüp bakacağımız, daha çok tövbe, daha çok iyilik kararı vereceğimiz zamanların kapısı açıldı bugün...
Bugün Recep Bir... Üç aylara girdik, barışın kapısından içeri...
Fukara evlerinin havasını güzelleştirecek bir dokunuştur bu... Yetimlerin sessizce ve uzaktan, dizlerinin üzerine uslu uslu oturmuş, yere bakarken çağrılmayı da için için bekledikleri sofralar hoşgeldiniz... Çilekler, kirazlar, fırından az evvel çıkmış taze ekmek kokuları, buyurunuz, yetim çocuklar için de buyurunuz...
Hasta kapılarında tıkırtılar. Bugün çok iyi gözüküyorsunuz, bakın size çimen kolonyası getirdim, inşallah en kısa zamanda sağlık sıhhate kavuşursunuz, keşke iyileştiğinizde sizi götürebileceğim bir çayır kalmış olabilseydi şu koca şehirde... Ama bakın size bir de begonya getirdim, çok şey beklemez hayattan, biraz su, biraz maşallah o kadarcık... Yine gelirim, Allah’a ısmarladık...
Ve anlayış... Yapayalnız, çoğu kez emekli ve asabi komşuların, apartmanlarda sağlamaya çalıştığı tüm nizami kriterlerin, aslında yolu gözlenip gözlenip de bir türlü çıkagelmeyen torunlardan beslendiğine dair bir anlayış. Saçlarını özenle taradığınız çocuklarınızın ellerinden tutarak, müsaitseniz bu akşam bir çay içmeye gelmek isteriz deyiş... Bir kutu lokum, eski bir dergi veya çoktan tarihe karışmış bir taş plaktan çıkarak, demirden ve pas tutmuş, asla açılmaz zannettiğiniz o ihtiyar kalplere bir anahtar sarkıtmak... Bir anahtar. Bir hatırlama. Bir soru. Kendini hayatta ve hayata faydalı biri olarak yeniden hissetmeye dair...
Bir mektup... Eski bir arkadaşa, uzak bir şehre, el ile yazılmış; nasılsın, özledim diye başlayan...
Bir taziye... Pabuçlarınızı kapının dışında çıkarttığınız, sade bir örtü, sade bir kılıkla sessizce ve çok konuşmadan, ettehiyatü, ayetel kürsi belki, ama muhakkak temiz, tertemiz ve Allah’a dair, kadere dair, ruhun sonsuzluğuna ve hepimizin gidiciliğine dair bir iki dua, bir çift yüksek söz...
Bir affediş... Kim bilir kaç yıldır yüzüne kapınızı özenle kapattığınız birini... İnsanız nihayet, kim bilir hangi şartlarda öyle yaptıydı, öyle dediydi, insanız nihayet, hatasız kul olur mu diyerek zamanın iyileştirici nehrinde yıkayarak kabullenmek. Su, kir tutmaz derler. Hüznü, suda yıkamak, derdini suya emanet etmek, hicranı küçük kapıdan alıp Büyük Kapı’daki asli Sahibine teslim etmek...
Bir mahcubiyet... Beni affet deyiş, içten bir sesle... Beni de affet ne olur deyiş... Çok güçsüz ve aceleciyim, unutkanım, verdiğim sözden çabuk yorulup usanan bir acizim. Ama ne olur tüm bu eksik gediğime rağmen, beni de affet ve beni bana bırakma deyiş...
Bir sadaka. Yetime, fukaraya, yolcuya, talebeye, garibe, kurda kuşa dahi bir sadaka...
Bir namaz. Bir karar veriş. Bir selam. Bir Tekbir. Bir tövbe.
Bir cüz Kur’an okuyuş. Bak ne diyor Yaradan? Bir okuma, bir güzellik, bir doğrulma...
Bir selavat. Özleyiş. Selam. İmdat. Şefaat Ya Resulallah!
Bugün Recep 1...
Dünya gemisinde yepyeni bir rota. Uyanış, kalkış ve farkediş olsun. Hepimiz için...
Bismillah!



Sibel Eraslan ...




Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Hoş geldin “Üç aylar”...‏
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Üç Aylar Sonrası ve Şevval Orucu
» ..Hoş Geldin Efendim..
» ...Hoş Geldin Kızım...
» ...Hoş Geldin Ey Orucum...

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
MücriM :: Mânâ :: İslami Konular-
Buraya geçin: