Soru: Kadının ev içi kıyafeti nasıl olmalıdır?
Cevap: Kadınların ziynetlerini ve buna bağlı olarak da ziynet yerlerini kimlere gösterip, kimlere gösteremeyeceklerini bizzat Kur’an-ı Kerim açıklamıştır. Nur suresinin otuz birinci ayetinde, kadının mahremlerinin kim oldukları sayılmış ve ziynetlerini ve ziynet yerlerini onlara gösterebileceklerine işaret edilmiştir. Baş, boyun, kollar ve bacaklar ziynet yerleridir. Ne var ki, bacaklar konusu diğerlerinden daha hassastır.
Kadın, yabancı erkeklerin göreceği yerlerde; avret olan tüm bölgelerini örten, vücut hatlarını belli etmeyecek şekilde geniş, süslü, kokulu ve çekici olmayan elbise giymelidir. Yabancıların bulunmadığı evde kadının geniş ve her tarafını örten elbise giyme zorunluluğu yoktur. Başı, kolu, bacağı açık dolaşabilir. Hele kocası istiyorsa, çarşıda pazarda görülecek en etkileyici açıklık, makyaj ve elbise ile bulunabilir. Gözleri ve ilgiyi sokaktan evine çekmek ve böylece haramdan korunmak isteyen bazıları için bunun bir ibadet olduğu da söylenebilir. Rasûlüllah Efendimizin:"Sizden birinize bir kadın câzip gelecek olursa derhal evine ve kendi hanımına gitsin; aynı şey onda da mevcuttur" (Müslim, Nikah 9; Ebu Davud, Nikah 44) buyurmalarında buna işaret vardır sanıyorum. Özellikle günümüzdeki Müslüman kadının, başka erkekler için süslenip sokaklara çıkan kadınlardan daha çok süsü ve câzibeyi kendi kocası için ortaya koyması gerekir. Bu elbette gözü harama takılıp kalma ve dışarıdakileri "elin tavuğu kaz..." fehvasınca ideal görme eksikliği ve problemi olan erkekler için böyledir. Yoksa kadının evinin içinde dahi, ânî bir durum söz konusu olması halinde utanmayacağı bir kıyafetle bulunması, çıplak denecek ölçülerle dolaşıp hem melekleri utandırmaması, hem de böylece "vuslat" ile sonuçlanacak cinsî alakayı köreltmemesi elbette daha iyidir.
Kadın, evde namahrem erkek olmadıktan sonra dolaşıp iş yapabilir, taranıp, süslenip kokulanabilir. İşin fetvası budur ve buna kimse itiraz edemez. Ama şu gerçekleri de hatırlamakta yarar vardır: Rasülüllah Efendimiz bir hadisi-i şeriflerinde: “Sizden biriniz, mahzurlu olana düşerim endişesiyle bazı mahzursuz olan şeyleri de terk etmedikçe gerçek takvaya eremez” buyururlar. (Tirmizi, Kıyamet 20)
Buna göre, özellikle de günümüzün gayr-i İslami şehir ve apartman hayatını da düşünürsek, evinin içinde her an karşı pencereden görünen mutfağa, balkona hatta ince tüllerin kenarlarına kadar gitme, her an çalabilen kapı ziline kim olduğunu bilmeden kapıyı aralama durumunda olan bir kadın, evinin içinde de titizlik gösterir ve ruhsat/fetva olsa dahi bu saydığımız yerlerini, dışarısı kadar olmazsa bile, belli ölçüde kapatırsa, ona da kimse itiraz edemez. Hatta bunu bu niyetle yapmışsa, vermiş olduğumuz hadis gereği takva yolunu seçmiş olur. Bunun için bu kadar da olur mu efendim diyen, bilmeden konuşmuş olur. Abdullah b. Abbas’ın anlattığına göre, “Ümmü Seleme validemiz, daha faziletli olsun diye, evinin içinde dahi cilbabını çıkarmazmış…” (Rezin)
Meselenin bir yönü de alışkanlıkla ilgili tarafıdır. Evinin içinde sürekli dekolte giymeye çalışan bir kadının, kapanması gereken yerlerde kapanmayı çok iyi becerebilmesi zorlaşır. İstemese de bazı hatalar işleyebilir. Böyle bir mahzurdan kaçınmak için de evin içinde dahi dikkatli olan kadınlar, yine takva yolunu seçmiş olurlar.
Özetlersek, kadın evinin içinde namahreme görünmeden; baş, boyun, kol ve bacakları açık dolaşabilir. Ancak bir ölçüde dikkatli olursa takvaya daha uygun davranmış olur. Ama her şeye rağmen kocası, dışarıda başkaları için açılıp süslenen kadınlara ihtiyaç duymamak için kendi hanımının evin içinde, süslü, kokulu ve dekolte dolaşmasını istiyorsa, bu niyeti taşıdıkça herhalde bu da bir takva gereğidir.
Bunun ötesinde (göbekle diz kapağını aşacak şekilde) açık dolaşmak ise, kadın için de erkek için de günahtır. Bu, insanın beraberindeki melekleri rahatsız eder. Allah Rasülü Efendimiz, (s.a.s) “Çıplak oturmaktan sakının. Çünkü tuvalet ve cinsel ilişki anı hariç insanla sürekli bulunan melekler vardır. Onlara karşı da hayâlı olun ve onlara ikramda bulunun” buyurmuştur. (Tirmizi, Edeb 42) Bir başka seferinde de, “Yalnız olduğumuzda da “çıplak olmamaya özen gösterecek miyiz? diye soran bir sahabiye: “Allah utanılmaya insanlardan daha layıktır.” diye cevap vermişlerdir. (Ebu Davud, Hamam 3; Tirmizi, Edeb 22)