Tut Elimden Tut Ki Edemem Sensiz Rabbim.. |
“İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez.''
(Müslim, Fedâil, 66; Tirmizî, Birr, 16)
“Hayra vesile olan, hayrı yapan gibidir'' (Tirmizî, İlm, 14)
Allah sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar.(Müslim, Birr, 33; ‹bn Mâce, Zühd, 9;Ahmed b. Hanbel, 2/285, 539.)
Bir müslümanın diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden insan, hayvan ve kuşların yedikleri şeyler, o müslüman için birer sadakadır.(Buhârî, Edeb, 27; Müslim, Müsâkât, 7, 10)
|
| | Nasıl Sevmem Seni Ya Resulallah? | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
meriç
Rep Puanı : Mesaj Sayısı : 191 Site Aktifliği : 459 Kayıt tarihi : 27/07/09 Yaş : 44 Nerden : Adana
| Konu: Nasıl Sevmem Seni Ya Resulallah? Çarş. Ağus. 05, 2009 2:41 pm | |
| Hiçbir insan senin sevildiğin kadar sevilmedi. Siyahı, beyazı, kadını, erkeği, büyüğü, küçüğü ile bütün insanlar seni sevdi. Ve seni sevmeye kimse doyamadı. Sevenler hasretlerini bağırlarına gömüp, seninle Havz’ının basında bulusmayı beklediler. Sana doymaya bir ömür yetmedi. Görenlere de yetmedi, görmeyip duyduğu ile yetinenlere de. Sen doğdun, en iyi çocuk oldun. Baba oldun, senden güzel baba gören olmadı. Sen yönetici oldun, taslar bile çiçek açtı. Develer bile dile geldi. Çöl rahmet gördü. Sen söyledin, sağır kulaklar bile duydu. Kendi çocuğunun katili olanlar bile senden merhamet öğrendi. Sen evlendin, es oldun, kadınlığın yüzü güldü. Hayata ve mutluluğa yeni bir anlam verdin. Sen hısım oldun, hısımlığın sanki kapısıldı. Đnsanlık adeta ayaklarına serildi. Sen komsu oldun, insanlara kendilerinden daha yakın ve daha samimi davrandın. Sen iyi oldun da iyiliğin anlamını öğrendik. Đyiliğin ve güzelliğin adı oldun. Bunun için seni iman edenlerin de sevdi, inkâr edenlerin de. Sen ki düsmanlarının gözünde dahi ‘emîn’ oldun. Sen ev, bahçe vermedin bize; iki dünyayı göğsümüze sardın. Senden mamur bir dünyayı ve cennet olmus bir ahireti aldık. Hadi, bizim sevgimiz hala ispat bekliyor. Senin etrafında niceleri, ‘Sana anam-babam feda olsun.’ dediler ve feda ettiler. Nice sadık mü’minler gördün; verdikleri sözlerde durup, senin önünde canlar verdiler. Sen olunca isteyen, ne cana acıdılar ne mala! Çocuklarını sana sundular. Bu ne sevgiydi Ya Resulellah? Hadi bizim sevgimiz hala ispat bekliyor? Ya Ebu Bekir’inki? Ya Ömer’inki? Senin sevildiğin gibi hiçbir mahlûk sevilmedi. O ne sevgidir ki sen yaratılmadan asırlar öncesinden sevildin. Yaratıldın, sevildin. Âlem değistirdin, yine sevildin. Asırlar oldu, hala seviliyorsun. Sevgin artıyor da azalmıyor. En serefli ve en parlak soyun çocuğusun. Đçin dısın güzellik olsun diye Rabbin seni, en serefli soydan yarattı. Sen ki kim seni severse ALLAH’ı sevmis oluyor. Seni seveni sen unutmuyorsun. Rabbim! Bize dünyada onu rüyamızda görmeyi, Mahserde sefaatine ermeyi, Cennette de gözlerimizle görüp, yakınında olmayı, Bu emelimiz için hayatta iken gerekenleri yapmayı da bize müyesser kıl.
Onu Görenlerin Aklı Uçacaktı Ensardan biri günün birinde O’na gelip dedi ki: “Ya Resulellah! Sen benim için canımdan, çocuğumdan, ailemden ve malımdan daha sevgilisin. Söyle gelip seni bir göremesem ölürüm her halde!” Bu zat böyle dedikten sonra ağlamaya basladı. Peygamber aleyhisselam neden ağladığını sordu. Dedi ki: “Ya Resulellah! Simdi sen öleceksin, peygamberlerle beraber cennete gireceksin. Ben cennete girsem bile seni nasıl bulurum ki?” Peygamber aleyhisselam ona bir cevap vermedi. Sonra Nisa sûresinin 69. ayeti indi. “Kim ALLAH'a ve Resûl'e itaat ederse iste onlar, ALLAH'ın kendilerine lütuflarda bulunduğu peygamberler, sıddıklar, sehidler ve salih kisilerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadastırlar!"
Senin Sahidin Kur’an Sen âlemlere rahmet olarak gönderildin. Enbiya, 1074 Sana bağlanıp, yolunu yol bilmeyi ALLAH kendi sevgisinin önüne baraj gibi koydu. Seni sevip saymadan ‘ALLAH’ı sevdim.’ demek hayal oldu. Âl-i Đmran,31 ALLAH seni yönlendirdi de yumusak ve çekici oldun. Etrafındakiler dağılmadı. Seni bir defa gören yüzüne bakmaya doyamadı. Âl-i Đmran,129 ALLAH, seni göndermis olmayı mü’min kullarına bir lütuf olarak gösterdi. Đnsanların içinden seçildin. ALLAH’ın ayetlerini okudun. Đnsanları arındırdın. Daha önce açık bir sapıklık içindeki bir kitleye kitap ve hikmet öğrettin. Âl-i Đmran, 164 Sen öyle bir sebeb-i rahmetsin ki sen varken ALLAH azap etmemeye söz verdi. Enfal,33 Sen öyle bir rahmet peygamberisin ki mü’minleri bunaltan bir sey önce seni üzer. Mü’minlere pek düskünsün. Raûf ve Rahimsin. Tevbe,128 Sen o mü’minlere canlarından daha yakınsın. Ahzab, 6 ALLAH ve melekleri sana salat ediyor. Ahzab, 56 Sen bir sahid, bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderildin. Feth,9 Sen Makam-ı Mahmud’a kostun. Đsra, 79 ALLAH sana, bazı ayetlerini göstermek için seni, bir gece Mescid-i Haram’dan, çevresi mübarek kılınmıs Mescid-i Aksa’ya götürdü. Đsra,1 Sen Cennetin Anahtarısın Sen cennetin kapısına gelip, açılmasını istediğinde, ‘Kim?’ diye sorulduğunda, ‘Muhammed’ dediğin zaman ‘Senden önce kimseye açmamakla emrolunmustum.’ denecek olansın. Sen ALLAH’ın habibisin. Hamd sancağı senindir. Đlk sefaat edecek olan ve sefaati ilk kabul edilecek olansın. Cennete, fakirlerle beraber ilk girecek olansın. Öncekilerin ve sonrakilerin en üstünüsün. Sen bütün insanların efendisisin. Herkes senin sancağının altındadır. Seni Nasıl Sevmem ki? ALLAH seni seviyor. Đsmini ismi ile yazdı. Seni sevmek ALLAH’a yaklastırıyor. Seni seveni ALLAH yüceltiyor, sevmeyenini de alçaltıyor. Seni sevmek ve o sevginin içini doldurmak en büyük ibadetlerden biridir. Seni seviyorum ve sevdiğim için de ALLAH’tan, bari rüyamda onu görseydim, diye temennide bulunuyorum. Seni seviyorum ki yarın Firdevs’te seninle beraber olayım. Sen bu dünyanın efendisi, ahiret âleminin yegâne büyüğüsün. Seni sevmek güzel ahlâkı sevmektir. Seni sevince kulağa giren her sözün bir hidayet oluyor. Sen bana dünyayı ve ahireti aynı anda veriyorsun. Çünkü sen bizim için yoruldun. Bizim için katlanılması zor sıkıntılara katlandın. Görevini eksiksiz yaptın. ALLAH seninle karanlıkları dağıttı, nuru yaydı. Seni nasıl sevmem ki hayatının her anında baska bir güzellik var. Her sözünde baska bir tat var. Sen bulunmaz bir örneksin. Sen sefaatçim, umudumsun. Sen annelerin doğurduğu en büyük, en değerli insansın. En hatasız, en berraksın. Yasadın, o bize hayırdı. Öldün, o bizim için hayır oldu. Seni andıkça hayır bulduk. Senden Kur’an aldık. Seni nasıl sevmem ki sen bir meshur, bir kahraman değilsin. Sen ALLAH’ın nebisi, sen bütün zamanların ve mekânların zirvesisin. Seni nasıl sevmem ki o serefli ellerinden beni bir daha susatmayacak olan sudan içmeyi diliyorum. O nur kaynağı yüzüne bakmayı umuyorum. Seninle o üstün cennetlerde beraber olmayı hayal ediyorum. Bilirim ki Sana bir defa salâvat getirsem ALLAH’ın razı olacağı en güzel ibadetlerden birini yapmıs olurum. Meleklerle, aynı isi yapmıs, onlara benzemis olurum. ALLAH’tan on rahmet görürüm. On derece elde ederim. On hatam silinir. Rabbim beni affeder. Sefaatine aday olurum. Mahserde sana yakın olurum. Ölmeden cennet mustusu görürüm. Unuttuğumu hatırlarım. Fakirlikten kurtulurum. Üzerimdeki büyük hakkının, çok cılız da olsa bir nebze karsılığını vermis olurum. ALLAH beni geçici dertlere boğulmaktan kurtarır. ALLAH benden razı olur. Havzından içer, ebediyen bir daha susuzluk çekmem. Kalbimden nifak gider, pası silinir. Rabbim beni atesten azad eder. Bilirim ki Seni rüyada görmek bile yeter! Bilirim ki ya Resulellah, ben gündüz gece, bıkıp usanmadan ‘sallallahu aleyhi ve sellem’ diyip dursam bir berrak nur gecesinde seni rüyamda görür, o gün ruhum kanatlanır. O gecenin gündüzünde ben yeniden doğarım. Bunun için de ihlâsla Rabbime yalvarır dururum. Abdestli uyur, uyku esnasında sünnete dikkat ederim. Bu niyetle sadakalar veririm. Siretini ve semailini okur dururum. Yıllar geçse bu hasretimden bıkmam usanmam, beklerim. Senin Önünde Kendimle Muhasebem Getirdiğin en büyük emanetin Kur’an’la benim alakam nasıl? Onu okuyor, onunla amel edip, uğrunda çalısma yapıyor muyum? Kur’an’a hizmetim var mı? Sünnetinle alakam nasıl? Onu yasıyor, yayıyor muyum? Senin siretini bir hayat örneği olarak öğrenip, hazmetmeye çalısıyor muyum? Yoksa seni tarihteki meshurlardan biri gibi mi görüyorum? Sana salavat getirmekle zevk alıyor muyum? Salavattaki inceliği kavrayabildim mi? Salavat getirirken gözyasımın aktığı oldu mu hiç? Salavatı yazarken veya söylerken kısaltmaya cüret ettim mi hiç? Adına hürmetim nasıl? Adının anılması, toparlanmam için yetiyor mu? Sünnetlerinden bir sünneti uygulayamamak veya bir hadisini bilmemis olmak beni eziyor mu? Ehl-i beytine tazimim var mı? Bulunduğun Medine’yi nasıl görüyorum? Hanımlarını annelerim, ashabını büyüklerim olarak görüp sevebiliyor muyum? Senin, ehl-i beytinin isimlerini çocuklarımızda kullanıyor muyum? Seni hala rüyamda görememis olmaktan üzülüyor muyum? Seni Böyle Bildim Yetim doğdun, yetimleri unutmadın. Düskünler senin himayende huzur buldular. Bedeviler sende medeniyet gördü. Kalabalıklara karsı nezaketinle erittin yürekleri. Hiç affedilmez seyleri affettin. Umudu tükenmisler senin bağrında çiçek açtı. Bir defasında senden bir seyler istemek için etrafına toplanan bedeviler seni sıkıstırmıslardı. Đstediler, istediler, verecek bir seyin kalmayınca geri çekildin onlardan. Seni bir ağaca doğru sıkıstırdılar. Üzerindeki cübbeni bile çıkarıp aldılar sonunda. Onlara kızıp darılmadın da dedin ki: “Yahu insanlar! Su cübbemi verin bana. Beni yaradan Rabbime yemin ederim ki Tühame vadisindeki ağaç sayısı kadar koyunum olsa hepsini size dağıtırdım. Cimri, korkak ve yalancı olmadığımı görürdünüz.” Seni böyle bildim. Bir defasında da Abdullah bin Ömer sana gelen bir adamın sorusuna verdiğin cevabı bize anlattı. “Adam sana, hizmetçiyi kaç kere affetsem uygun olur?” diye sormustu. Sen sustun. Adam tekrar sordu. Yine sustun. Üçüncü defa sorunca, nasıl da âlemlere rahmet gönderildiğini anlatan bir cevap vermistin. O adama: “Günde yetmis defa da olsa affedin.” demistin.
Beraberlik Garantisi Enes radıyallahu anhın rivayet ettiğine göre bir adam Resûlullah sallallahu aleyhi ve selleme kıyamet hakkında sorup: “Kıyamet ne zamandır?” dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: — Onun için ne hazırladın, diye sordu. Adam: — Hiçbir sey! Ancak ben ALLAH’ı ve Peygamberini seviyorum, dedi. Bunun üzerine Peygamber aleyhisselam dedi ki: —Sen sevdiğinle berabersin.”
Düsünmek İçin Dört Büyük Kelime ‘ALLAH Muhammed’e salat ve selam etsin’ demek olan salavatta geçen dört kelime ALLAH, MUHAMMED, SALAT, SELAM’ın anlamlarına bakıldığında, sadece bir salavat getirmekle yetinilmediği, büyük bir deryaya dalındığı görülecektir. ALLAH : Đlahımız, mabudumuz, mahbubumuz… MUHAMMED : Çok övülen, övülecek vasıfları çok olan, çok tesekkür edilen, yüceltilmis, üstün tutulmus… SALAT : Rahmet, dua, mağfiret, arındırma, yüceltme, bereketlendirme, övgü, hamd, ibadet… SELAM : ALLAH’ın isimlerinden biri, afetlerden emin olmak, teslimiyet, selam, övgü, barıs, rıza, itaat, rahatlık, itiraf, iyilik, ihlas…
O, Muhammed Mustafa Resûlullah Nebiyyullah’tır. Adının hakkı: SALLALLAHU ALEYHĐ VE SELLEM’dir. Hz. Peygamber, Resûlullah (S.A.V) Peygamber (a.s) Denemez, yazılamaz onun için.
Ben seni böyle tanıdım. Hanımın, annemiz Aise radıyallahu anha seni anlatırken: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem asla, bir hizmetçi veya kadın dövmemistir.” demisti. Bir defasında da bir hizmetçiyi dövmüsler o da ağlayarak sana gelmisti. Sen de: “Bunu azad edip, gönderin.” diyerek onları cezalandırmıstın. Biri, bir hizmetçiyi azarlayacak olsa hemen müdahele ederdin: “Bırakın onu! Olması mümkün olsa, olurdu iste.” derdin. Seni ben böyle tanıdım. Zavallıların o kadar yakınındaydın ki onların dövülmeleri, aç bırakılmaları bir yana, hizmetçilere beddua edilmesini bile yasaklamıstın. Bir defasında, aklından biraz zoru olan bir kadın seninle konusmak istemisti. Senin yanındakilerden sıkıldığını anlayınca kadına: “Hangi sokağa gitmek istiyorsan oraya geleyim de konus.” demistin. Kadın seni tuttu, en ücra sokağa götürüp, derdini anlattı. Erinmedin, üsenmedin de onun derdini dinledin. O gün, Enes bile sana sasırmıstı. Seni ben böyle tanıdım. Uhud’a giderken, bir münafığın bahçesinden geçiyordun. Bahçe sahibi kör bir insandı. Senin geldiğini anlayınca, bağırıp çağırmaya, sana hakaret etmeye baslamıstı. Avucunu toprakla doldurmus sana dönerek diyordu ki: “Su avucumdaki toprak, baskasına da değmeyecek olsa onu yüzüne atardım.” Yanındaki sahabiler, adamı cezalandırmaya kalktılar. Sen ona da merhamet göstermistin de söyle demistin: “Bırakın onu. Onun kalbi de kör, gözü de.” Seni böyle tanıdım. Hani o, Mekke’nin putlardan kurtulduğu gün, büyük fetih günü vardı ya! Artık fetih gelmis; Bilal, ezildiği yerlerde ‘Allahuekber’ diye sesini yükseltmisti. O gün, Ebu Bekir radıyallahu anh, babasının evine gitmis ve hâlâ Müslüman olmamıs olan babasını alıp senin yanına gelmisti. Bir de baktın ki bembeyaz saçlarıyla yaslı bir dede önünde duruyor. Müslüman olmadığı halde ona acıdın da Ebu Bekir’e dönüp: “Dedeyi evinde bekletseydin de ben gitsem ona, uygun olmaz mıydı?” Ebu Bekir ise: “Ya Resulellah! Onun senin ayağına gelmesi, senin ona gitmenden daha uygundur.” demisti. O gün sen o dedeyi önünde oturttun. ikram ettin. Sonra elinle göğsünü sıvazladıktan sonra bir kere: “Müslüman ol!” dedin. Senin bu essiz nezaketine dayanamayıp, asırlık sirk bataklığından çıktı ve Müslüman oldu. Seni böyle tanıdım. Böyle iman ettim. alıntı | |
| | | MücriM Admin
Mesaj Sayısı : 1746 Site Aktifliği : 5282 Kayıt tarihi : 24/09/08
| Konu: Geri: Nasıl Sevmem Seni Ya Resulallah? Çarş. Ağus. 05, 2009 3:23 pm | |
| Uzuncaydı ama çok güzeldi Meriç...Allah razı olsun.. | |
| | | | Nasıl Sevmem Seni Ya Resulallah? | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|