Orucun Sevabını Kaçıran Şeyler
Tabii dikkat edilmesi gereken, hemen işin başında, kuvvetli bir şekilde vurgulayıp hatırlatmamız gereken bir husus var, onu mutlaka söylemeliyiz. Peygamber SAS; Câbir RA'den, Enes RA'den rivayet edildiğine göre buyurmuş ki:
(Hamsün yuftırnes-sàim: El-kezibü, vel-gıybetü, ven-nemîmetü, vel-yemînül-kâzibetü ven-nazaru biş-şehveh)
Biliyorsunuz oruçlu, su içmeyecek bir, yemek yemeyecek iki. Bir de hep sorarlar şimdi mevsimi değil:
"--Denize girilir mi, girilmez mi?.."
Geçen gün hadis-i şerifte geçti. Tabii, girmemesini Peygamber SAS Efendimiz hadis-i şerifte bildiriyor. Kimse de hadis-i şerifleri dikkatli okumadığı için, halkımız da onları bilmiyorlar. Gazetelerde, "Olur mu, olmaz mı?" diye akıl yürütüyorlar. Halbuki Peygamber SAS Efendimiz hükmünü zaten söylemiş, beyan etmiş.
Demek ki teferruatı, incelikleri öğrenecek yer Peygamber SAS Efendimiz'in mübarek hadis-i şerifleri. Ona müracaat etmedi mi, insanlar ortada kalıyor, ne yapacağını bilemiyor, hatalı işler de yapıyorlar.
Şimdi, yemeyecek tamam. Yemek yemiyecek ağzına lokma koymayacak. Teferruatı artık fıkıh kitaplarında anlatılan şekilde incelikleri, hududları, sınırları. Su da içmeyecek, şehvetini de terkedecek. Evliyse hanımına yaklaşmayacak, bekharsa başka türlü yönlerden kendisini tehlikeye düşürecek işler yapmayacak. Şehvetini de engelliyecek. Başka?..
Bu kadar sanıyor ahali, sadece bu üçü var zannediyor. Çok meşhur olan üç tanesi olduğundan, başka bir şey düşünmüyor. Halbuki kapı içine girdiğin alem de ibadet alemi. İbadet sadece aç kalmak, susuz kalmak, şehvetinden uzaklaşmak değil, daha başka şeyler de var. Azalarını günahlarından da korumak ibadet, buna takvâ deniyor; sakınmak, korumak... Onu yapmadığı zaman, orucun sevabı kaçıyor. Nitekim bu okuduğum hadis-i şerifte nasıl buyurmuş SAS Efendimiz:
(Hamsün) "Beş şey var ki, (yuftırnes-sàim) oruçluyu iftar ettirir, orucunu bozar. Yâni, iftar etmiş gibi oruçlunun sevabını kaçırttırır."
Şimdi burada orucunun bozulduğunu söyleyince; bunları yapan kimse, "Nasıl olsa benim orucum bozuldu." der de, bir de yemeğe içmeğe kalkarsa; bu sefer kefaret de gerekir. Mânevî bakımdan bozuluyor, onu hatırlatıyorum. Önce okuyalım:
Beş şey oruçluya orucunu bozdurtur, iftar etmiş gibi yaptırtır. (Yuftırnes-saim) "Oruçluyu iftar ettirtir." Akşam değil, günün ortasında iftar ettirtir. Yâni orucunu bozdurmuş olur.
1. (El-kezibü, ) Kezib, yalan. Yalan söyledi mi, iftar etmiş gibi olur, yemiş içmiş gibi olur. Orucun sevabı gider.
2. (Vel-gıybetü) Gıybet. Yâni mecliste olmayan bir mü'min kardeşinin ayıplarını fâşetmek, söylemek, dedikodu yapmak.
3. (Ven-nemîmeh) Yâni birisinin lafını alıp ötekisine götürmek, ikisinin arasının bozulmasına sebep olacak haberi ona ulaştırmak. Koğuculuk yapmak deniliyor esik Türkçede buna.
4. (Vel-yemînül-kâzibeh) Bir de mahkemede, veyahut herhangi bir işin inandırıcı olması için, yalan yere yemin etmek.
Tabii mahkemede olursa adaleti saptırtıyor. Herhangi bir muamele de olursa karşı tarafı aldatıyor, aldatmaca olmuş oluyor. Öbür tarafa da gadir oluyor. Mahkemede olunca yemin etti tamam ötekisinin hakkını şey yaptın. Zulüm ve gadir olmuş oluyor.
5. (Ven-nazaru biş-şehveh) Ve şehvetle bakmak. Yâni bakmaması gereken bir cinse; erkekse kadına, kadınsa erkeğe şehvetle bakması da orucu bozdurur. İftar etmiş gibi yapar oruçluyu.
Tabii şimdi birisi düşünelim öğleyin açtı televizyonu, oradaki bir şeye şehvetle baktı; yahut bile bile yalan söyledi birisine; veyahut bir toplantıda gıybet etti, veyahut yalan yere yemin etti ticarethanesinde; veyahut birinin lafını ötekisine taşıdı. Yâni burada yasaklanan kötü şeylerden birisini yaptı farzedelim, düşünelim böyle bir durumu.
Sonra bu hadis-i şeriften dolayı, "Ay benim orucum gitti!" dedi tabii üzüldü, pişman oldu. "Ben artık oruçlu değilim!" dedi, gitti, yedi, içti. Ne olur?.. Bu mânevî bakımdan sevabı kaçırtıyordu; orucu maddi bakımdan da bozmuş olduğundan, bu sefer kefaret gerekir. Böyle maddi bakımdan orucunu insan bozarsa, ceza olarak altmış gün oruç tutması lâzım, bir gün de kaza etmesi gerekiyor; altmışbir gün ediyor.
O bakımdan bunları yapmayacağız, ama bunlar kazàrâ yapıldıysa, "Nasıl olsa orucum bozuldu..." diye de, tekrar alenen artık orucunu maddî bakımdan da yeyip içmeyeceğiz. Bunlar manevî iş, yâni ahlâkî kusur. Ötekisi maddî bir şey... Böyle yaptığı zaman orucunu tamamen bozmaya kalkmayacak.
Oruçta Dikkat Edilecek Konular
Tabii başka şeyler de var, başka hadis-i şerifler var. Bir hadis-i şerif daha okuyalım:
(İnnemes-savmu cünnetün, feizâ kâne ehadüküm sàimen felâ yerfüs, ve lâ yechel; ve inimruün kàtelehû, ev şâtemehû felyekul: İnnî sàimün, innî sàimün!) Buhârî ve Müslim'de, Ebû Hüreyre'den rivayet edilmiş bir hadis-i şerif bu da. Buyuruyor ki Peygamber Efendimiz:
(İnnemes-savmu cünnetün) "Oruç kalkandır." Cünne, savaşta insanın kendisi oktan, kılıçtan koruması için kullandığı âlet, kalkan mânâsına. "Oruç kalkan gibidir, kalkandır" demek, yâni teşbih maksadıyla böyle söyleniyor. Nasıl kalkan insanı kılıçtan, oktan, düşmanın saldırısından koruyorsa, siper oluyorsa, oruç da öyle bir şeydir. Fenâlıktan insanı korur, cehennemden de korur. Yâni cehenneme düşmemesini, cennete girmesini de sağlar.
(Feizâ kâne ehadüküm sâimâ) "O halde, yâni bu işin olabilmesi için, va'dedilen mükâfata erilebilmesi için, sizden biriniz oruçluyken, (felâ yerfüs) kötü, küfürlü, müstehcen lâf söylemesin!.." Türkçe'si, küfretmesin! Türkçe'de küfretmek, ağzını bozmak mânâsına. Refese-yerfüsü de, o fuhşiyâtı işlemek veya sözünü söylemek mânâsına geliyor. Böyle yapmasın! Yâni ağzını derli toplu tutacak, bozmayacak.
(Ve lâ yechel) "Cahillik de etmesin!" Cahillik ne demek?.. Yâni âlim, fâzıl, kâmil bir insanın yapmasını doğru görmediği bir şeyi, bunları düşünmediği için yapmak demek. Cahillik demek, okuma yazma bilmemek değil; kendisini günaha sokacak şeyin günah olduğunu bilmeyip, günahı işlemek mânâsına.
"Cahillik etmesin, ağzını bozmasın, küfretmesin!" İşte bunlar da, görüyorsunuz deminki yalan ve gıybet gibi, orucun sevabını kaçıran şeyler.
(Ve inimruün kàtelehû) "Pekiyi karşı taraftaki bir adam bununla dalaşırsa, mücadele ederse, kavga ederse; (ev şâtemehû) küfür etmeye kalkarsa, ağzını o bozarsa; cevap verecek mi?.. (Felyekul) Desin ki: (İnnî sàimun, innî sàimun!) "Ben oruçluyum, ben oruçluyum!" desin. Yâ kendi kendine desin, tutsun kendini; ya da karşı tarafın da duyacağı şekilde; artık onun nasıl olacağını söylemiyor Efendimiz.
"Ben oruçluyum, ben oruçluyum!" desin diye, iki defa tekrar buyurmuş. Yâni kendisine:
"--Aman ben kendimi tutayım, bu adamın kötü davranışına kötü bir muamele ederek, orucumun sevabını kaçırtmayım!" demiş oluyor.
Veyahut karşıdaki adama da:
"--Ben oruçluyum, ben oruçluyum, sana uymam!" demiş oluyor.
Onun için orucun tutulması esnasında bu gibi hususlara dikkat etmek lâzım.
--Etmezse ne olur?..
Eline bir şey geçmez. Yâni oruçtan hasıl olacak muazzam kârları, sevapları, kazançları kaybeder. Bir de tabii, işlediği günahın cezalarını da çeker.
Onun için Peygamber SAS, İmam Neseî ve İbn-i Mâce'nin Ebû Hüreyre RA'den rivayet ettiğine göre buyurmuş ki:
(Kem min sâimin) "Nice oruç tutan insan vadır ki, (leyse lehû min savmihî illel-cûu vel-ataş) onun tuttuğu oruçtan kendisine, aç kalmaktan, susuz kalmaktan başka bir şey yoktur. Yâni bir kârı yoktur, bir sevabı yoktur."
O halde, aziz ve sevgili izleyiciler ve dinleyiciler! Orucu güzel tutalım! Ahlâkî şartlara, esaslara uyarak, dilimizi tutarak, gözümüzü koruyarak; her âzâmızı, her çeşit günahtan sakınarak ve ibadetin kapısı olduğunu bilerek, günümüzdeki diğer bütün hareketlerimizin de orucumuzun sevaplı olmasına, veyahut sevabının kaçmasına tesir edeceğini bilerek, cahillik etmeden, ağız bozmadan, yalan yanlış, günah haram işler yapmadan, orucu güzel tutalım!..
Bunun mukàbilinde Cenâb-ı Hakk'ın vaad ettiği, Peygamber Efendimiz SAS'in bize bildirdiği o mükâfatları Rabbimiz bizlere ihsan etsin... Şu ay hepimizin afv ü mağfiretine ve Cenâb-ı Hakk'ın rızasını kazanıp, cennetine girmemize vesile olsun...
Allah-u Teàlâ Hazretleri Ramazanlarınızı mübarek etsin... Hepinize gayret, kuvvet ihsan etsin... Hepinize dünya ve ahiretin hayırlarını dilerim... Hepinizden de dünyada ve ahirette hayırlara erme konusunda, ben kardeşinize ve ümmet-i Muhammed'in selâmetliğine dua etmenizi ricâ ederim...
Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtühû, aziz ve sevgili kardeşlerim!..
Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN