MücriM
PEYGAMBERİMİZ'E GAİBDEN SES GELMEYE BAŞLIYOR 112
MücriM
PEYGAMBERİMİZ'E GAİBDEN SES GELMEYE BAŞLIYOR 112
MücriM
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Tut Elimden Tut Ki Edemem Sensiz Rabbim..
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
“İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez.'' (Müslim, Fedâil, 66; Tirmizî, Birr, 16)
“Hayra vesile olan, hayrı yapan gibidir'' (Tirmizî, İlm, 14)
Allah sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar.(Müslim, Birr, 33; ‹bn Mâce, Zühd, 9;Ahmed b. Hanbel, 2/285, 539.)
Bir müslümanın diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden insan, hayvan ve kuşların yedikleri şeyler, o müslüman için birer sadakadır.(Buhârî, Edeb, 27; Müslim, Müsâkât, 7, 10)

 

 PEYGAMBERİMİZ'E GAİBDEN SES GELMEYE BAŞLIYOR

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
MücriM
Admin
MücriM


Mesaj Sayısı : 1746
Site Aktifliği : 5282
Kayıt tarihi : 24/09/08

PEYGAMBERİMİZ'E GAİBDEN SES GELMEYE BAŞLIYOR Empty
MesajKonu: PEYGAMBERİMİZ'E GAİBDEN SES GELMEYE BAŞLIYOR   PEYGAMBERİMİZ'E GAİBDEN SES GELMEYE BAŞLIYOR EmptyPerş. Tem. 16, 2009 2:46 pm

Kâinatın Efendisi otuz sekiz yaşına girince gaibden bazı sesler duymaya ve bazı taraflarda bir takım ışıklar görmeye başladı. Bazen de kendilerine gaibden "Yâ Muhammed!" diye nidâ ediliyordu.
Fakat, Efendimiz bu garip seslerin ve parlayıp geçen ışıkların ne demek istediklerine henüz o sırada tam mânâsıyla vâkıf değildi. Bununla beraber, bu hâdiselerin mânâsız ve boşu boşuna cereyân etmediklerini biliyordu ve günlerini onları düşünmekle geçiriyordu.
Zaman zaman da sadece muhtereme zevcesi Hatice-i Kübrâya bu sırları anlatır ve konuşurlardı. O anda yeryüzünde maddî hayatta tek teselli kaynağı Hazret-i Hatice Validemiz de Resûl-i Ekrem Efendimizi bir siyânet meleği gibi koruyor, konuşmaları ve sohbetleriyle onu teselliye çalışıyordu.
Kâinatın Efendisinin bu hali tam bir sene devam etti.

Sadık Rüyâlar
Kâinatın Efendisi otuz dokuz yaşında iken "Sadık Rü'yâlar" devri başladı. Gündüzün meydana gelecek hâdiseler kendilerine geceden, uyku ile uyanıklık arasında bir hâl içinde gösteriliyor ve bildiriliyordu. Öyle ki; geceden gördüğü rü'yâlar, o gecenin sabahında şafak aydınlığı gibi berrak ve apaçık ortaya çıkıyordu.149
Peygamber Efendimizi, vahy almaya bir nevi hazırlama maksadına bemnî olan bu durum altı ay devam etti.

Yalnızlık Araması
Kâinatın Efendisinin mübârek ruhu, bu altı aylık devreden sonra artık tamamiyle yalnızlık arıyordu. Cem'iyetten uzak durmak, düşünceleriyle başbaşa kalmak en büyük arzusuydu... Çünkü ruhu, içinde bulunduğu cemiyetin ahlâksızlığından, zulüm ve zulmetinden sıkılıyordu.
Ona âdeta yalnızlık sevdirilmişti. Öyle ki, her şeyinden vazgeçebilir, fakat insanlardan uzak, kâinatla ve kendi tefekkür âlemiyle başbaşa kalmaktan asla vazgeçemezdi.
Bu sebeple, Onun Mekke içinde pek durmadığı ve hep insanlardan uzak ıssız yerleri seçtiği, buralarda hususî tefekküre daldığı görülüyordu.
Ve bu yalnızlık sırasında, âdeta dağdan, taştan, yerden gökten, kâinatın niçin yaratıldığını, insanların bu dünyaya niçin gönderildiklerini, gaye ve maksatlarının neler olduğunu soruyordu. Ne var ki, bu suâllerine, ne Hirâ'nın kayaları, ne uçsuz bucaksız çöller, ne gündüz âleminin lambası güneş, ne gece âleminin kandili ay, ne pırıl pırıl parlayan yıldızlar ve ne de gelip geçen bulutların hiç biri cevap veremiyordu. Ve o, bu suallerine cevap bulamayışın hayreti içinde gün ve gecelerini geçiriyordu.
Evet, Fahr-i Kâinatın mübârek ruhu, zahiren yalnızlık istiyordu. Hakikatta ise, Kâinatın yaratıcısı Cenâb-ı Hakka muhatab olmak arzusunu ruhunun derinliklerinde taşıyordu. Yalnızlık içinde sonsuz varlığa kavuşmak arzusuydu bu.
Bu hâl, az veya çok, hemen hemen bütün Peygamberlerin vahiy almadan az önceki hayatlarında görülmüştür. Hz. Musâ, peygamberliğinden önce kırk gün kadar Tur Dağında dünyadan uzak, oruç tutmakla vakit geçirmiştir. Yine Hz. İsâ, sâkin bir ormanda kırk gün kadar her şeyden uzak ibadetle meşgul olmuştur.150

Kâinatın Efendisi Hira'da
Sene milâdi 610.
Kâinatın Efendisi kırk yaşında.
Yıllardan beri devam edip gelen bir âdetleri vardı: Her senenin Ramazan ayını Hirâ Dağının tepesindeki mağarada tefekkür, ibâdet ve duâ ile geçirirdi.151
Burası sesiz ve sâkindi. Tefekkürüyle başbaşa kalması için en müsâit yerdi. Cemiyetin bozuk havasından sıkılan mübârek ruhları burada âdeta teneffüs ediyor ve huzur buluyordu.
Resûl-i Ekrem Efendimiz, Hirâ mağarasında rastgele değil, ceddi Hazret-i İbrâhim'in Hanîf dini üzere ibâdet ve tâatta bulunuyordu.152
Ömr-ü Saadetlerinin bu kırkıncı senesinin Ramazan ayını da aynı şekilde Hirâ'da ibadet ve tâatla geçirecekti. Hanımı Hatice-i Kübrâ'nın hazırladığı azığıyla Hirâ Dağına doğru ilerliyordu.
Kâinat, o anda âdeta Efendisinin attığı her adımı hürmetle takib ediyor ve derin bir sükûnete gömülü duruyordu. Fakat, bu sükût ve sükûnet mânâsız değildi. İbret ve hikmetle doluydu.
Kâinatın bu mânâlı sükûtuna, Peygamberimiz de derin düşüncesiyle katılıyordu ve âdeta bir ahenk meydana getiriyorlardı. Sanki kâinat onun muazzam ruhuna derinden derine fısıldıyordu: "Sebeb-i vücûdum sensin. Mânâmı da en güzel izah edecek sensin. Hikmetle, ibretle dolu olduğumu bildirecek sensin. Onun için sana minnettarım. Sana hürmetkârım..."
Kâinatın Efendisi, artık sesiz, sâkin ve İlâhi tecelli mazhariyetine erecek Hirâ Dağının tepesindeki mağaradaydı. Burada ibadetiyle, tâatıyla, duâ ve tefekkürüyle meşguldü.

149. Buharî, Sahih, 1/6; Müslim, Sahih, 1/97; Ahmed İbn-i Hanbel, Müsned, 2/153
150. Seyyid Süleyman Nedvî, Asr-ı Saadet, Terc: Ali Genceli, 1:44-45
151. İbni Hişâm, Sîre, 1/252
152. Bediüzzaman Said Nursî, Mektûbât, s. 260





Kainat' ın Efendisi (ASM), Salih Suruç
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://mucrim.eniyiforum.org
 
PEYGAMBERİMİZ'E GAİBDEN SES GELMEYE BAŞLIYOR
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Peygamberimize Vesvese Sorusu
» Peygamberimize Vadedilen Nehir
» Obezlik bebeklikte başlıyor
» Zilhicce bu akşam başlıyor

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
MücriM :: Mânâ :: Efendimiz (sav)-
Buraya geçin: